Sezon başından bu yana kado, diziliş ve performans anlamıda bir türlü istikrarlı
bir çizgi tutturamayan Beşiktaş, sahasındaki Kasımpaşa karşılaşmasına özlediği
galibiyetler serisini başlatma amacıyla çıktı. Tecrübeli teknik adam Şenol Güneş’in
sahaya sürdüğü takım, kafasındaki arayışın bazı noktalarda devam ettiğini gösterir
gibiydi. Gedson’u on numarada deneyip istediği sonucu alamayan Güneş, bu maçta
Portekizli yıldızı geriye (orta alan merkezine) doğru çekereken, “playmaker”
görevinde Redmond’ı kullandı. Bu değişimin geçen maçtaki denemeden daha
olumlu sonuçlar verdiği söylenebilir. İlk 45 dakika boyunca üstün gözüken siyah-
beyazlılar, önde baskı yapıp topu geri kazanma süresini mümkün olduğunca kısa
tutmaya çalıştılar. Golü yiyene kadar Kasımpaşa’nın da ceza sahası çevresine
adeta çivilenerek, Beşiktaş’ın bu baskın futboluna çanak tuttuğunu gözlemledik.
Öyle ki, Selçuk İnan’ın talebeleri top kendilerine geçtiğinde sahaya yayılma fırsatı
bile bulamadan topu yeniden rakiplerine verdiler. Uzun toplar ve baskın ataklar tek
gol şansları gibi görünüyordu. Salih Uçan’ın harika pasında Cenk Tosun ile Beşiktaş
üstünlüğü ele geçirdikten sonra Kasımpaşa topa sahip olmayı daha fazla düşündü.
Zaman zaman tehlikeli de oldular. Açıkçası, Mert Günok’un “Artık Beşiktaş’ın kalesi
emin ellerde” dedirten performansı, Şenol Güneş’in oynatmak istediği oyun
konusunda hocasının elini çok rahatlatıyor. Takım halinde rakip yarı alana yerleşen
Beşiktaş, bunu yaparken doğal olarak geride ani akınlar konusunda zaaf gösteriyor.
Mert ise hem gereğinde libero kaleci, hem de gereğinde çizgi kalecisi olup ortalama
üzeri performans gösterebiliyor. Tecrübeli eldivenin formu, siyah-beyazlılar
açısından büyük avantaj.
Karşılaşmanın ikinci yarısı, bilhassa 60.dakikadan sonra, karşılıklı hamlelerle
satranç maçına döndü. 60-90 arası Şenol Güneş sürekli olarak savunmayı
güçlendirme konusuna kafa yorarken, genç meslektaşı ise kademeli biçimde aldığı
riskin dozunu yükseltti. Beşiktaş 4-2-3-1 başladığı maçta önce 4-3-3 deneyip,
devamında 5-3-2’ye döndü. Atiba’nın hatasında Kasımpaşa skoru 2-1’e getirince,
Beşiktaş açısından kalan dakikalar gerilim filmi tadında anlara sahne oldu. Bu
noktada siyah-beyazlıların tıpkı Valerien Ismael döneminde olduğu gibi puan
kaybetme korkusundan kolayca yapabilecekleri işleri bile ellerine yüzlerine
bulaştırdıkları söylenebilir. Şenol Güneş’in psikolojik anlamda da takımını yukarı
çekmek zorunda olduğu görülüyor. Rakiplerinin risk aldığı anlarda Beşiktaş
cezalandırıcı olamayınca sıkıntılar her geçen dakika fazlalaşıyor. Bu gece pek çok
siyah-beyazlı oyuncu için maçın bitmek bilmediğini rahatlıkla iddia edebilirim.
Yapılması gereken, bitiş düdüğünde hemen önce Weghorst’un girip kaçırdığı
pozisyonda olduğu gibi öne doğru çabuk ve isabetli pas yapmak ama psikolojik
baskı oyuncuların beş metre öteye bile isabetli pas atamamasına sebep oluyor.
Kasımpaşa karşısında Mert Günok’un ekstra performansı olmasa büyük ihtimalle
bu maç kayıpla geçilecek ve iki büyük rakibin birbirleriyle oynadığı haftada
camiadaki çalkantının dozu artacaktı.
Şenol Güneş’in bir süredir işaret ettiği transfer dönemi açılmak üzere. Açıkçası
ben tecrübeli teknik adamın takımıyla ilgili yaptığı tespitlerde haklı olduğunu
düşünüyorum. Savunma merkezine, orta alana ve hücumun soluna transfer şart
görünüyor. Saiss’in takımda kalıp kalmayacağı sorusu net şekilde cevaplanmaya
muhtaç. Bu arada tam Beşiktaş önemli bir golcü daha yakaladı derken, Weghorst
attığı golden sonra ilginç bir gol sevinci yaparak, kafalarda soru işaretleri bıraktı.
Premier Lig’den önemli bir takıma transfer olabileceği konusunda zaten son
günlerde bir dedikodu dilden dile dolaşmakta idi. Beşiktaş açısından ara dönemde
böyle bir golcü yakalamak mümkün olur mu? Cevaplamak zor. Bu nedenle Wout
Weghorst’un gidişi ya da kalışı Beşiktaş’ın sezon içi hedeflerine direkt etki edecek
önemde. Anlaşılan Beşiktaş taraftarını yine fırtınalı bir transfer dönemi bekliyor.