Soğuk ve yağışlı bir İstanbul akşamında Pendikspor deplasmanına çıkan Beşiktaş, henüz maça ısınamadan kalesinde golü gördü. Bu gol, maçın gidişatı bakımından önemliydi çünkü zaten maça defansif tedbirler silsilesiyle başlayan Pendikspor’un golden sonra hem direnci arttı hem de oyunu dar alana sıkıştıracak avantajı elde etti. Gol sonrası yarı sahasına çekilen Pendikspor’da Erdem Özgenç Semih Kılıçsoy’u, Sequeira Rashica’yı birebir markajla savundular ve böylece kanatları kilitlediler. Kilitlediler diyorum çünkü, böyle durumlarda becerili bekler rakip savunmanın arkasına sarkacak bindirmelerle dengeyi çok kolay bozabilse de Beşiktaş’ın beklerinde (Onur ve Umut) bu yeteneğin y’si bile mevcut olmadığından sonuç kaçınılmazdı. Sezon başında ve kağıt üzerinde siyah-beyazlı takımın Masuaku ve Rosier gibi büyük takımların 11’ine yazılacak iki beki vardı. Bugün gördük ki, Beşiktaş’ın sahaya çıkan bekleri ancak orta sıra takımlarında yedek soyunabilir. Svensson deseniz, sanırım Fernando Santos’un Onur’u koruma yönündeki kararına takıldı. Geçen hafta yuhalanan Onur, Pendikspor karşısında da farklı bir performans göstermedi ama teknik direktör Santos, “burada kararları ben veririm” kabilinden bir forma dağıtımı yaptı. Tabi bir de olayın farklı yönü var. Dikkatinizi çektiyse, yukarıda “sanırım” şeklinde bir ifade kullandım. Bunun sebebi dış basında sıkça ve ısrarla Portekizli sağ bek Cedric Soares’in adının Beşiktaşla anılıyor olması. Eğer Svensson bir emrivaki neticesi alındıysa ve Fernando Santos’un bu transferde onayı olmadığı için Soares’i istiyorsa, siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü. Takımın bu kadar çok noktada transfer ihtiyacı varken, sağ bek mevkiinde iki yabancı oyuncu bulundurmak şu noktada Beşiktaş için komik bir lüks olur.
Kanatları kilitleyen Pendikspor’un, Cenk’i Rassoul – Alpaslan ikilisiyle dönüşümlü olarak marke etmesi hiç de zor olmadı çünkü Santos tarafından orta üçlüden forvete yaklaşacak isim olarak seçilen Gedson Fernandes, bir kez daha bu bölgenin adamı olmadığını kanıtlar nitelikte oynadı. Bu tür katı markajlı savunmaları aşmak için ya oyuncularınız beceri göstererek rakip savunmanın dengesini bozacak ya da gol bölgesine ekstra oyuncu sokarak santrforunuz üzerindeki markajın etkisini kıracaksınız. Beşiktaş ilk devrede bu maddelerden ilkini neredeyse hiç yapamadı. Gol bölgesine sürpriz oyuncu olarak giren Tayfur Bingöl ise bulduğu pozisyonları sonuçlandırmaktan uzaktı. Devreye 1-0 geride girilince, Fernando Santos’un da dizilişe müdahale ederek, risk almaktan başka çaresi kalmadı. Bu sezon evinde bol gollü mağlubiyetler alan Beşiktaş’ın bu kez Santos yönetiminde deplasmanda dağılarak, kalesinde 4 gol gördüğüne şahit olduk. Burada sihirli kelime “risk” olmalı. 46’da sarı kartlı Demir Ege’yi dışarı alarak; Ghezzal’i sağ kanada, Rashica’yı da forvet arkasına alan Fernando Santos, bu hamlesiyle göbeği Gedson – Tayfur ikilisine emanet etti. Geçmiş haftalarda yazdığımı hatırlıyorum. Beşiktaş, nitelikli oyuncu açığını nicelikle kapatmaya çalışıyor. Orta alanda gerçek bir ön liberoya sahip olmadığı için (ki Demir Ege de bir ön libero değil) göbeğe 3 oyuncu yerleştiğinde (4-3-3) açıklar ehven-i şer şekilde kapatılabiliyor. Pendikspor maçında olduğu gibi o bölgeye iki oyuncu koyduğunuzda rakiplerin coşmasına sebebiyet veriyorsunuz. Bu hafta itibariyle ligde ceza sahası dışından en çok gol yiyen takım Beşiktaş. Acaba bunun sebebi o bölgeyi gerektiği şekilde kapatamaması ya da kapatacak nitelikle bir oyuncuya sahip olmaması olabilir mi?
Bir ordu düşünün ki, askeri kapasitesi yetersiz. Hava kuvvetleri eski ve demode uçaklarla uçuyor. Denizaltısı var, torpidosu yok. Gemileri su alıyor. Kara kuvvetleri de silah ve araç-gereç açığını piyade feda ederek kapatmaya çalışıyor. Siz bu ordunun başına dünyanın en önemli askeri akademilerinden birinden mezun, yetenekli olduğu bilinen bir subayı başkomutan olarak getiriyorsunuz. Etkisi elbette sınırlı olacaktır. Birkaç muharebe kazanmanız olası ancak farklı cephelerde devam eden bütün bir savaşı kazanmanız imkansız. Beşiktaş’ın bugünkü durumu da aynen budur. Fernando Santos, bu sezon bu takımın başında maça çıkan 5. teknik adam. Bir başka deyişle 5. komutan. Artık ordunun eksiklerini kapatmaya sıra gelmedi mi Hasan Başkan?
