Ardı ardına aldığı can sıkıcı sonuçlardan sonra klasmandaki nihai yerini belirleme açısından Beşiktaş’ın sahasında oynayacağı Rizespor maçı oldukça önem kazanmıştı. Kupanın kazanılması Avrupa’ya çıkan kestirme yoldu ama olası bir kötü senaryoda ligi de mümkün olan en üst sırada bitirme gerekliliği vardı. İşte bu şartlar ve yoğun yağmur altında oynanan karşılaşma fırtına gibi bir başlangıca sahne oldu. İlk 10 dakikada biri VAR’dan dönen üç gol izledik. Önce Rizespor, daha sonra Beşiktaş duran toplardan gelişen pozisyonlarda golü bulunca eşitlik bozulmadı. İşin gerçeği bu karşılaşmada izlediğimiz duran top gollerinden sonra (5 golün 4’ü) takımların duran top savunmasına özel önem vermesi gerektiği açıkça belli oldu. Bu noktada alanı mı yoksa adamı mı savunmak gerektiği konusunda tüm dünyada teknik adamlar arasında süregelen bir fikir jimnastiği var. Bazı hocalar ise alanı savunurken rakibin hava toplarında en etkili oyuncusuna adam markajı uygulatarak hibrit bir anlayışı benimsiyor. Açıkçası Beşiktaş ve Rizespor karşı karşıya geldikleri bu maçta yukarıda saydığım savunma metotlarından hiçbirini doğru düzgün beceremediler. Buraya bir ünlem işareti koymakta fayda var.
Geçmiş maçlarına oranla çok daha pozitif bir görüntü veren Beşiktaş, maç boyunca 2.26 gol beklentisi üretirken, rakip ceza sahasında 40 kez topla buluştu. Şut sayısı 25. Önceki maçların aksine 14 kez 10+ pas dizisi yakalayan siyah-beyazlılarda, son üç karşılaşmada bu sayı ortalama 3 olmuştu. Yine rakip yarı sahada 9 kez top kazanan Serdar Topraktepe’nin öğrencileri, önde baskı konusunda önemli aşama gösterdiler. Bu rakam neden önemli? Çünkü Beşiktaş, bunu klasik biçerdöver orta sahalardan sıyrılarak yaptı. İlk devrede Beşiktaş orta sahası Salih, Muci, Ghezzal göbeği ve Rashica – Semih kanatlarıyla oynadı. Görüldüğü üzere bu orta alanda ne çapa var, ne kazma ne kürek… İkinci devrede risk alınan bölümde ise Cenk, Aboubakar, Semih, Muci, Chamberlain, Rashica aynı anda sahadaydılar. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe derbisinden sonra şu satırları kaleme almıştık; “Gedson’un artık alışıldık ama bıktıran top kayıpları hücumlardaki kısırlığı katmerli hale getirdi. Bu maç özelinde Gedson’un dinamizmi ve pres gücüne ihtiyaç vardı ancak önümüzdeki sezon bu takımı devralacak hoca, Gedson’suz bir orta sahanın fikir jimnastiğini yapmak zorunda.” Biz bu satırları yazdıktan sonra kader ağlarını ördü ve Gedson’un beklenmeyen sakatlığı sonrası Gedson’suz orta sahayı denemek Serdar Topraktepe’ye kaldı. Şimdi şapkaları öne koyup düşünme zamanı. Gedson’un sahadaki varlığı Beşiktaş’ın pas başarısına sekte vuruyor mu? Tam da pas istasyonu olması gereken noktada görev alan Portekizli futbolcunun bu görevi sakatlıktan çıkan Salih’ten veya Alex Oxlade-Chamberlain’den daha başarılı şekilde ifa ettiği iddia edilebilir mi? (Salih sahada kaldığı süre boyunca %90 isabetle 70 pas yaptı) Bu sorulara verilecek cevaplar yeni sezondaki rotanızı belirleyecek kadar önemli. Evet, Gedson son derece tempolu ve pres gücü yüksek bir oyuncu ama büyük takımlar önce koşmayı değil topu ve rakibi koşturmayı düşünmeliler.
Beşiktaş’ın Rizespor karşısında aldığı galibiyette bazı diğer önemli noktalara da değinmemiz gerek. Birincisi, Ghezzal formda ve kafası sahada olduğunda takım için çok önemli oyuncu. Bugün jeneriklik golünü direk önledi ama sahada kaldığı süre boyunca rakip için devamlı bir tehdit unsuru. İkincisi, herkesin burun kıvırdığı Jonas Svensson maçın açık farkla en çok top kapan oyuncusu. (7 kez) Üçüncüsü, bu gece sayısı azalmış olsa da Mert Günok’un rastgele ileri vurduğu toplar duvara çarpmış gibi Beşiktaş kalesine dönmeye devam ediyor. Dördüncüsü, VAR’da yabancı hakemin olmadığı maçlarda kararlarda kesinlik ve keskinlik asla sağlanamıyor. İkinci devrede Beşiktaşlı oyuncuların uzun süre itiraz ettiği el pozisyonu gerçekten de penaltı. Emre Malok’un kafasındaki tilkiler o an sanırım ekranın önünden geçiyordu.
Salı günü kupada önemli bir maça çıkacak Beşiktaş, hücum için iyi sinyaller verdi ama savunma için aynı şeyleri söylemek zor. Benim yanıtını şimdiden merak ettiğim soru ise şu; Salı akşamı Gedson sahada olacak mı? Oynarsa Beşiktaş’ın performansı nasıl olacak?