Galatasaray, Süper Lig’in 24. haftasında ezeli rakibi Fenerbahçe‘yi Mostafa Mohamed’in golüyle 1-0 mağlup etti.
Diyagonal.net yazarı Ahmet Furkan Ünal, karşılaşmayı değerlendirdi.
Aslında futbol çok komplike bir oyundur. Rakibinizi yenmek için günlerce analiz ettiğiniz ve bunun sonucunda ortaya koyulan performansla kazandığınız bir oyundur. Fakat futbolu basite indirgersek atanın ve tutanın iyi olması durumunda kazanılan oyun da diyebiliriz. İşte bugün Galatasaray bunu çok iyi yaptı. Atması gereken Mohamed Mostafa, tehlikeli bölge de ayağına gelen ilk ve tek topu gole çevirdi. Tutması gereken Fernando Muslera ise havada uçan sineği bile yakaladı. Hal böyle olunca da Galatasaray, Kadıköy’deki üst üste 2. galibiyetini alarak liderliğe yükseldi.
Veni Vidi Vici!
Galatasaray, spor yorumcuları tarafından da bahis siteleri tarafından da Kadıköy’e favori olarak geldi. Sağlık çalışanları diye adledilen yüzlerce taraftarı gördü. Mostafa Mohamed’in harika golü ile yendi.
Derbilerin makus talihidir orta saha mücadeleleri. Fatih Terim buna rağmen kısmen yumuşak kalacak Emre ve Belhanda ikilisi ile başladı. Fakat bu da topun daha çok Sarı Kırmızılı takımda olmasını sağladı. Erol Bulut topu rakibe vermeyi tercih edince oyun tamamen Terim’in ekibine döndü ki bu Fenerbahçe adına ayağına sıkmak oldu. Bu zamana kadar Fatih Terim takımlarına bakıldığında hep topa hükmetmek istediklerini görürüz. Sen eğer bunu evinde yaparsan rakibinin ekmeğine bal sürmüş olursun. Fenerbahçe’nin ilk 10 dakika topla oynama yüzdesi %25 civarındaydı. İlk yarım saat toplam isabetli pası ise 60’dı. Bu asla kabul edilebilir sayılır değil. Ben Erol Bulut’un analiz edilmesi çokta zor olmayan Galatasaray’ı doğru analiz ettiğini düşünmüyorum. Sarı Kırmızılılar’da çok etkin oynamadı fakat Mostafa bu takım için ne kadar doğru transfer olduğunu göstererek becerisiyle golü attı. Mostofa bugün bize Gomisten sonra tam bir santrafor performansı izletti. Lakabının (Tank) hakkını sonuna kadar verdi. Ayrıca Terim’in öğrenciler savunmada neredeyse sıfır hata ile oynadı. Donk rakiplerinden ‘’hemşerim nereye’’ ya diyerek top aldı. Taylan Antalyalı bugün sahanın neresinde olursa olsun, performans gösteren her arkadaşının işini kolaylaştırdı, takımın bütün hamallığını çekti, o olmasaydı bu performans ortaya konulmazdı. Son olarak galibiyet sonrası tüm takım ve teknik heyetin, normal şartlarda orada olması beklenen taraftarların olduğu tribüne gidip tezahürat yapıp alkışlaması çok ince bir hareketti. Kaptan Arda’nın ve Muslera’nın maç sonunda sarılıp saniyelerce ayrılmadan durarak göz yaşı dökmeleri de senenin en çarpıcı anlarındandı. Tüm bu olanlar ‘’Galatasaray bir his takımıdır’’ sözlerinin altını dolu dolu dolduruyor!
Cüneyt Eyyam Çakır!
Cüneyt hocam harikulade bir hakemsin ama Avrupa’da! Ne olur sadece orada maç yönet. Daha öncede hocayı eleştirdim ve tecrübesine yakışmıyor, ‘’ortalama bir hakem gibi maç yönetiyor’’ dedim. Özür dilerim hocam, vasat aldı maç yönetiyorsun. Ya sen maçın başlarında ceza sahası içinde Donk’a atılan bariz dirseği nasıl kaçırırsın. Hadi sen kaçırdın eyy VAR eyy AVAR neredesiniz ya! Çekirdek kola alıp maçı mı seyrediyorsunuz! Bu kadar da olmaz. Fenerbahçe’nin iptal edile golü de çok kritikti, tartışmaya oldukça açık bir pozisyon fakat teknolojinin verdiği karara da itiraz etmeyecek kadar da futbol biliyorum! Galatasaray’ın lehine, Fenerbahçe’nin lehine vermediğin kartları saymıyorum bile!
Forma seçimi
Tahminimce bu forma seçimi Fatih Hoca’nın bir fikriydi ve altında şöyle bir alt metin vardı. Tıpkı geçen sezon kazanılan derbide Fatih Terim’in maça antrenman eşofmanlarıyla gelmesi ve altında yatan mesajla bu maça alternatif formayla çıkılmasının altında yatan amaç aynı gibiydi. Geçtiğimiz sezonda giydiği eşofman takımıyla sanki derbiye değil de Florya’da bir antrenmana çıkıyormuş gibi bir hava vererek bulunduğu yerden korkmadığını ve ne kadar rahat olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Ki nitekim kazanmıştı da! Ayrıca Fatih Terim’in de kolay kolay maçlarda eşofman giydiğini görmezsiniz. Yine aynı mantıkla yola çıkarak parçalı formayı seçerek rakipte fazla konsantrasyon yaratmayı istememiş olabilir. Ve yine sanki Türkiye tarihinin en önemli maçına değil de sıradan bir deplasman maçına çıkıyormuş havası vermek için bu forma tercih edilmiş olabilir. Hoca bunları böyle düşünerek mi yaptı sormadan bilinmez ama iki maçta da başarılı olduğu ve 3 puanı koparttığı aşikar. Ayrıca unutmayın Fatih Hoca’nın ve Galatasaray’ın son yıllardaki en büyük parolası KONSANTRASYON! Yani konsantrasyon bozmak için ve sağlamak için akıl oyunlarıyla bütün mübah yolları yapacaklardır!
diyagonal.net