Spor Toto Süper Lig’in 29. haftasında Galatasaray, sahasında ağırladığı Sivasspor ile 2-2 berabere kaldı.
Diyagonal.net yazarı Ahmet Furkan Ünal, karşılaşmayı değerlendirdi.
Lider Beşiktaş’ın kazanarak başladığı kritik hafta da Galatasaray’dan yine kritik bir puan kaybı geldi. Kazanması halinde bir maç eksiği olan Beşiktaş ile puanlarını eşitleme şansı yakalayan Sarı Kırmızılılar, Falcao’nun 2 golüne rağmen galibiyeti alamadı ve Beşiktaş’ın 2 puan gerisine düştü. Ezeli rakibi Fenerbahçe’nin Konyaspor deplasmanından galibiyet ile ayrılırsa, iki takımın puanları uzun aradan sonra eşitlenmiş olacak.
Fatih Terim takımlarının en büyük özelliklerinden biri geriye düşüldüğünde verilen reaksiyondur. Hatta taraftarlar arasında ‘’Bu takım yemeden atamıyor’’ şeklinde söylemler yıllarca dolaşmıştır. Fakat bu sene bunun tam tersi bir senaryo izliyoruz. Ligin başından beri, geriye düştüğü 6 maçın hiçbirini kazanamayan Cimbom, bu karşılaşmaların 5’inden mağlup ayrılırken bugün oynanan Sivasspor maçından ise beraberlikle ayrılabildi. Tecrübeli hocanın talebelerinin geriye düştüğü ve galibiyetle ayrıldığı son maç ise 23 Şubat 2020 tarihinde Kadıköy’de oynanan Fenerbahçe derbisiydi. Galatasaray, o tarihten bu yana geriye düştüğü 14 maçtan hiçbirini kazanamadı, bu da toplamda 378 güne tekabül ediyor. Bu konu da tabi ki eleştirecek çok fazla şey var. Bunlara oyuncu grubunu, hocayı, değişiklikleri, ruhsuzlukları, isteksizlikleri, vazgeçmişlikleri hepsini teker teker sayabiliriz fakat çerçevenin gerisine çıkıp baktığımızda buradaki en önemli etken, kuşkusuz taraftarlar. Galatasaray’ın geri dönemediği maçların tümü taraftarsız oynana maçlardı. Bu sanırım bazı şeyleri ve taraftarın önemini anlatıyordur.
Galibiyete Falcao’da yetmedi
Sivasspor maçı özelinde ise ortaya koyulan kötü performanstan ya da isteksizlikten kaybedilen bir 2 puan olduğunu söylemek pek mümkün değil. Şanssız yenen bir golden sonra Falcao’nun prime zamanlarındaki gibi attığı gol ile verilen hızlı reaksiyon oldukça önemliydi. Fakat Rıza hoca ve öğrencileri, Galatasaray’ı çok iyi çalışmışlar. Ön alan baskısı yapılması gereken yerde, ön alan baskısı yapıp geriye çekilecekleri yerde geriye çekilip çok iyi alan kapattılar. Onyekuru’nun etkinliğini neredeyse sıfıra indirdiler. Bunun karşısında Galatasaray’ın yapması gereken şey ileride topu daha fazla Falcao ile buluşturmak ve pozisyon aramaktı fakat Sarı Kırmızılı takım, topu santrafora taşıma konusunda yine zayıf kaldı. Son dakikalarda Muslera’nın uzun topunu sanki yanında hiçbir oyuncu yokmuşçasına kontrol eden ve tehlike yaratan El Tigre’ye maç boyunca öyle top gelmemişti. Galatasaray bunu yapabilseydi skor daha farklı olabilirdi. Burada hocayı da bazı konularda eleştirmek gerekir. Bütün futbolculardan yararlanma isteğini, hepsini hazır tutma isteğini ve hiçbirini takıma küstürmeme isteğini çok çok iyi anlıyorum. Ve fakat rakibinin öyle yada böyle çatır çatır kazanarak gittiği dönemde senin uzun süredir oynatmadığın Belhanda’yı uyum süresinin devam ettiği ve hala hazır olmadığı belli olan Gedson’nun yanında sahaya sürmen ne kadar mantıklı bilemiyorum. Çok kritik bir müdahale yapmasına rağmen hala hazır olmayan Saracchi’yi hiçte fena gitmeyen Ömer Bayram yerine sahaya sürmene gerek var mıydı bilemiyorum. Üretkenliği artıran ve hem 2. bölge de hem 3. bölge de +1 adam olan Kılınç’ın kesik yemesi ne kadar doğru kestiremiyorum. Defansif aksiyonları bir tık zayıf olmasına rağmen hem takıma hem lige alışmaya çalışan ve bunun için cidden çabalayan sahada hırsını ve mücadelesini ortayan koyan ve ofansif katkıları fena olmayan Yedlin’in yerine verdiği bütün emeklere fedakarlıklara rağmen artık midaı yavaş yavaş dolan Linnes ile başlmak ne kadar konuşulmamalı bilmiyorum. Tabii eğer bunlar tutmuş olsa ve hoca bugün galibiyetle ayrılsa bunların hiçbiri konuşulmuyor olurdu fakat tutmadı ve 2 puan bırakıldı bu yüzden eleştirilirsin, teknik direktörlükte böyle değil mi zaten…
diyagonal.net