Dünyaca ünlü Espor takımı CLG’nin yöneticisi, 5x CS-Go şampiyonluğunu bulunan Stephanie Harvey, Diyagonal E-Dergi’den Sema Nur Özgül’ün sorularını yanıtladı.
Diyagonal E-Dergi’nin 1.sayısına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz
S.Özgül : Kendinizi lütfen biraz tanıtabilir misiniz? Stephanie Harvey kimdir?
Stephanie Harvey: Daha önce kimse böyle sormamıştı… Adım Stephanie Harvey. Ayrıca ‘ missharvey ’ olarak da tanınıyorum. Daha önce profesyonel Espor oyuncusuydum. 7 yıl boyunca profesyonel olarak Espor oyuncusuydum. Şu an ise yaptığım iş tam olarak hayırseverlik denemez. Tamamen oyunla alakalı fark yaratmak. Geride iz bırakmak için çok fazla çalıştım. Ama hiçbir zaman bunun yeterli olmadığını düşündüm. Bu yüzden şu an CLG Gaming’de çalışıyorum ve bunun gerçekten harika olduğunu düşünüyorum.
Sema Nur Özgül: Tasarımcı olarak Ubisoft gibi önemli bir şirkette 7 yıl çalıştınız. Bu alana nasıl yöneldiniz. Buradaki tecrübeleriniz hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Stephanie Harvey: Fransa’da, Hindistan’dan ve Chandigarh’dan gelen değişim öğrencileriyle yer aldığım bir mimarlık değişim programı vardı, bu çok güzeldi. Ama mimarlıkta masterımı bitirmek yerine, video game tasarımında çalışmayı tercih ettim. Çünkü video game benim hayatımdı ve o sırada gaming de çalışmak dışında gerçekten bir işim yoktu. Ve bende kaderime inanarak, kendime ‘neden bir şans vermeyeyim’ dedim. Hayatımdaki o 7 yıl açıkçası harikaydı. Herhangi bir zaman geri dönebilirim. Oyun tasarlamayı seviyorum, projeler yapmayı seviyorum, oyun yapmayı seviyorum. Maalesef şu anda ikisini aynı anda yapamam. (CLG Gaming’deki işinden bahsediyor) Belki bir gün oyun tasarımına geri dönerim ama şu an için bu biraz fazla.
Sema Nur Özgül: Oyun şirketinden bahsetmişken bir oyunun tasarım süreci nasıl ilerler özetler misin?
Bir oyun yaratmak…
Stephanie Harvey: Evet. Tasarım süreci çok farklı. Şirketten şirkete ve oyundan oyuna bağlı olarak çok fark ediyor. Bu geliştirme ekibinin kültürüne bağlı. Böylece eğer Ubisoft gibi bir şirketteysen, oyun tasarımcılarından birçok beklentileri var ve genellikle bu dile getiriliyor…Mesela ‘biz bu oyunu yapmanı istiyoruz ‘gibi. Ayrıca; ‘Biz bu oyunu, Ubisoft’un yapmasını istiyoruz.’ diyen müşteriler var. Ama bazen ‘ben bu oyunu yapmak istiyorum’ diyen oyun tasarımcıları da çıkabilir. Ben bu oyunu yapmak istiyorum’ dediğinde, şirket ‘hadi yapalım’ demiyor. Çünkü şirkette çalışan çok insan var. Oyun süreci hakkında şunu demek isterim, çoğu olmasa da fazlası konsept, prototip… Yani oyun tasarımlarının yarısı, oyun üretiminin yarısı birkaç insanın; buradan bir şey çıkar mı diye bakmasıyla geçiyor. Ve sonra oyun oluşmaya başladığında, ‘evet yapalım diyorsun.’ Bunun için çok fazla insan çalışıyor. Ubisoft gibi bir şirket için bu binlerce insan demek. Ama bağımsız oyunlar için tamamen farklı bir durum söz konusu. Bence bu bir kültür işi. İçinde olduğun şirkete ve projeye bağlı. Aynı şirkette bile olsan, projelerde işleyiş değişiyor. Hepsine uyan bir kalıp yok.
Sema Nur Özgül: Oyunu tasarım sürecinde, bir oyun için ne zaman paylaşabilir diyorsunuz?
Stephanie Harvey: Bence büyük bir şirkette üretilen oyun, küçük şirkettekinden daha fazla uğraştırıyor. Çünkü belli noktada bir karar vermen gerek. Bence, bakış açısına göre oyun, hiçbir zaman mükemmel olmayacak, her zaman oyunun üstünde çalışman gerekebiliyor. Ve bir noktada düşünmen gerekiyor, ‘bu gerçekten benim yayınlamak istediğim oyun mu?’ Ve bu süreçte yalnızsan, yani bağımsız bir şirkette 2 veya 3 insanla çalışıyorsan bu kararı çok zor alırsın. Çoğu oyun mesela bağımsız oyunları 5 ila 7 yılını alıyor. Belki ben çok abartıyorum. Ama kendi oyununu yayınlamak gerçekten zor. Hele birde yukarıdaki yöneticilerin: ‘oyunun bu zamanda çıkması gerek’ diyorsa. Oyunun yayınlandığında emin olmalısın. Bazen emin olmamak, oyunların hazır olmadan çıkmasına yol açıyor.
Sema Nur Özgül: Yani oyun paylaşıldıktan sonra gelişiyor.
Stephanie Harvey: Evet. Oyunu yayınladıktan sonra geliştirmen gerekiyor. Fakat; bütün şirketler bunu yapmıyor, bazı oyunları bugları düzeltmek dışında geliştirmek zorunda kalmıyorsun.
Sema Nur Özgül: Günümüzde Esporu bir sektör olarak görüyor musun ve bunun hakkında ne söyleyebilirsin?
“ESpor da bir sektör”
Stephanie Harvey: Evet. Espor da kesinlikle bir sektör. Aynı spor gibi çok fazla para var, hayranlar, organizasyonlar, takımlar, disiplin ve değişik oyunlar içeren bir sektör. Bu günlerde fazla insanın geçim kaynağı olduğu söylenebilir. Evet kesinlikle sektör olduğunu düşünüyorum.
Sema Nur Özgül: Amerika’da büyük bir Espor şirketinin yöneticisisiniz. CLG Gaming olarak hedefleriniz nelerdir.
Stephanie Harvey: CLG (Gaming) için benim hedefim, Espor dünyasında var olmasını sağlamak. Biz şu an dünyadaki en iyi kadın Espor takımına sahibiz. Örnek vermek gerekirse League Of Legends’te (LOL’ de) çok iyi işler yaptık.
Valorant’ın geleceğini nasıl görüyor?
Sema Nur Özgül: Valorant’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz. LOL ve Cs-Go gibi hayran kazanacak bir oyun olduğunu düşünüyor musunuz?
Stephanie Harvey: Evet, düşünüyorum. Bence şu anda Valorant, Cs-Go kadar popüler değil. Umarım hareketler konusunda özellikle çalışırlar, bu durum yakındımız şeylerden biri… Ama karakterler ve harita geliştikçe daha iyi olacaktır. Diğer taraftan CS-Go gibi bir oyundan çok daha fazla derinlik var. Bence biz, daha fazla büyüdüğünü göreceğiz. Gerçekten oynaması eğlenceli bir oyun. Beni 20 yıl önce CS ‘ye başladığım ki gibi hissettiriyor. Çok çok benzer ve o zamandan bana bu hissi veren bir oyun olmadı bu yüzden bu oyunu oynamak harika.
Sema Nur Özgül: Son olarak Cs-Go’da 5 Dünya Şampiyonluğunuz var bu başarıyı neye borçlusunuz?
Stephanie Harvey: Açıkçası çok çalışmak ve inatla alakalı bir şey. Hiçbir şeyin size engel olmasına izin vermemelisiniz… Çünkü her zaman kazanamazsınız ve bu durumlarda durup pes etmemelisiniz. Ben hiçbir zaman pes etmedim. Maalesef dünyanın zirvesinde olmak istiyorsan, spor yapar gibi çalışmalı, her zaman fedakârlık yapmalısın. İstediğin yere ulaşmak için ne gerekiyorsa onu yapmalısın. Bu da genellikle aile, arkadaşlar, tüm aktivitelerden kısarak olan bir şey.
Sema Nur Özgül / Diyagonal E-Dergi
