Diyagonal E-Dergi yazarlarından Nurgül Çetak, milli takımdaki değişimi Aralık sayısına özel değerlendirdi.
ELVEDA SARICA MERHABA LARKİN!
Hayatta bazı dönüm noktaları vardır, olmak zorundadır ve bizden bağımsız olur. A Milli Basketbol takımımız da tam bu noktalardan birinde. 2017’den bu yana koçluk görevini üstlenen Ufuk Sarıca, tam da eleme maçları öncesi milli takım ile yollarını ayırdı. Kadroyu hazırlama aşamasında olan Sarıca’nın görevden ayrıldıktan sonra yerine Orhun Ene’nin getirilmesi, akabinde de kadroya Larkin’in dâhil edilmesi bir tesadüfler silsilesinden ibaret olmasa gerek.
Başından beri kulislerde konuşulan konu; koçun Larkin’i kadroya almak istememesi üzerine. Fakat ben tüm konunun Larkin olmadığını, farklı etkenlerinde olduğunu belirtmek isterim. Koçun üzerinde bu devşirme meseleleri yüzünden oldukça yoğun bir baskı vardı. Aynı süreci daha önce de yaşadık. Önce Ali Muhammed ardından Willbekin’in milli takım süreçlerini hatırlarsınız. Başkan devşirme oyuncu seçiminde tüm yetkinin koçta olduğunu her seferinde dile getirse de bugün gelinen noktaya baktığımızda tüm yetkinin koçta olmadığını açıkça görüyoruz. Şimdi “Ne yani bir oyuncu için koç mu gönderildi?” diye sorabilirsiniz. Tabii ki hayır burası Türkiye burada her şey etik kurallar çerçevesinde olur. Koç, baskı altında olduğu bir ortamda kalmak istemedi.
Sonuç olarak kritik Hırvatistan ve Hollanda maçları öncesi milli takımımız köklü değişikliklere gitti. Bize de Nasrettin Hoca misali “ya tutarsa!” demek kaldı.
Gelelim rekortmen, yıldız, büyük oyuncu Shane Larkin’e… Uğruna vatandaşlık savaşı verdiğimiz Larkin’in kim olduğunu anlatmama gerek yok, izliyorsunuz. Sakatlık sürecinin öncesine kadar Türkiye’de oynayan en büyük yabancı oyunculardan biri olarak gösteriliyordu. Bizde de bu devşirme guard fetişi varken oyuncuyu Milli takıma almadan rahat eder miydik, tabii ki edemezdik, almamız şarttı. Nitekim aldık da artık rahat bir uyku çekebiliriz.
Burada araya gireceğim ben hala uzun devşirme taraftarıyım.
Efes’i sırtlayan bu oyuncu, Avrupa’nın da en iyi kısalarından konu tartışmaya kapalı evet; lakin benim kafamda bu konu ile alakalı çok fazla soru işareti var. Larkin’den milli takımla alakalı büyük bir beklenti içerisine girerek büyük bir hata mı ediyoruz? Bunun bireysel bir spor dalı olmadığının farkında mıyız? Bu seviyede, bir oyuncuya fazla mı takılı kaldık ve konuyu biraz abarttık mı? Beklentiyi en aza indirmekte fayda var. Ne kadar az beklenti o kadar az hayal kırıklığı.
Başarı puzzle gibidir ve gereksiz bir parça yoktur. Her parça bizi bütüne götürmek için bir araya gelmeyi bekliyordur. Biz de milli takım olarak başarıya gitmek istiyorsak parçalara değil bütüne odaklanmalıyız. Gerçeklere dönmek gerekirse, sakatlık sonrası eski günlerine dönmeyi, maç eksiklerini tamamlamayı ve zirveyi yeniden görmeyi planlayan Larkin, yeni bir koç, yeni bir takım ve yeni bir sistem ile bambaşka bir maceraya atılıyor. Artıları olduğu kadar eksileri de olan bir oyuncu konumunda.
Sevgili Larkin umarım elindeki sihirli değneği bu sefer ay yıldız formamız için kullanabilirsin. Buna fazlasıyla ihtiyacımız var gibi görünüyor.
Şunu da unutmayalım; ay yıldızın olduğu yerde mücadele asla bitmez.
Umut bizim için hep var olacak çünkü en son onlar ölür…
Nurgül Çetak / Diyagonal E-Dergi