22-23 sezonunda Tarsus Belediyesi Spor Kulübü ile Türkiye Kadınlar Basketbol Süper Ligi’ne yükselen takımın kilit parçası olan Ebru Torun, Diyagonal Dergi’nin 3’üncü yıl özel sayısına konuk oldu.
Emirhan Alkan: Tarsus Belediyesi Spor Kulübü ile Türkiye Kadınlar Basketbol Süper Ligi’ne yükseldiğiniz için bir kez daha tebrik ederiz. Kulübün bu başarısında 334 sayı ve 119 asistle öne çıkan isimlerden biri oldunuz. Sezonun özetini bizimle paylaşır mısınız?
Ebru Torun: Sezon başında takım olarak iki kupayı Tarsus’a getirmeyi hedefledik ve bu amaç doğrultusunda bütün sezon boyunca çalıştık. Tabii ki inişler ve çıkışlar yaşadık, hem takım hem de bireysel performanslarımızda. Ancak, çok değerli oyuncuların bir araya geldiği bir organizasyon olduğu için, antrenörümüz ve oyuncular olarak, bu zamanları en az hasarla nasıl atlatacağımızı biliyorduk. Bu sayede, hem Federasyon Kupası’nı hem de lig şampiyonluğunu Tarsus’a götürebildik. Verdiğimiz sözü tutmak gurur vericiydi.
Emirhan Alkan: Türkiye Kadınlar Basketbol Süper Ligi’nin tecrübeli isimleri arasında yer alıyorsunuz. Gelecek sezon için planlarınız nelerdir? Takımda kalacak mısınız?
Ebru Torun: Sezon sonrası yurt dışına çıkarak dinlenmek için bir fırsat yarattım ve şu an için gelecek sezonun planlarını yapmak için erken olduğunu düşünüyorum. :)
Emirhan Alkan: Aktif basketbol kariyerinizin ardından antrenörlük yapmayı düşünüyor musunuz? Kariyer planlarınız hakkında bize bahseder misiniz?
Ebru Torun: Hayatta neler olacağını asla bilemezsiniz, ancak beni antrenör olarak göreceğinizi sanmıyorum. Belki teknik bir kısım için güzel ve inandığım bir ekip içinde yer alırım ama antrenörlük, bambaşka bir meziyet gerektirir. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri mezunuyum ve ayrıca yaşam koçluğu eğitimi aldım. Basketbolun dışında, farklı bir pozisyonda kendime yer bulabileceğimi düşünüyorum. Umarım yanılmam. :)
Emirhan Alkan: Türk basketbolunun önemli simalarından birisiniz. Kariyerinize de göz önünde bulunduracak olursanız, tecrübe edindiğiniz üç durumu bizimle paylaşır mısınız?
Ebru Torun: İlki belki klasik olacak ama çalışmak gerçekten bu işin de anahtarı her konuda olduğu gibi, 2.si “an”da kalabilmek ve bu konuda kendini terbiye edebilmek. 3.sü ise her konuda beklentilerimizi azaltmak, böylece her koşulda devam edebilmemizi sağlayan motivasyonumuzu asla kaybetmeyiz. Bunlar benim hayatımın her alanın da uygulamaya çalıştığım, acı tatlı olaylarla tecrübe edilmiş, önemi belli bir olgunluğa gelindiğinde fark edilmiş değerlerim.
Emirhan Alkan: Dolu dolu geçen 15 yılı aşkın profesyonel bir kariyer… Kariyerinizde ‘‘iyi ki’’ ve ‘‘keşke’’ dediğiniz anları sorsak neler dersiniz?
Ebru Torun: Gerçekten dolu dolu bir kariyerim oldu, geriye baktığımda bu beni gerçekten mutlu ediyor. ‘‘Keşke’’lerim yok çünkü önümde her zaman belli seçenekler vardı ve yaptığım tercihler ile bugüne geldim, günün sonunda akılda sadece merak kalıyor, o değil de bunu seçseydim ne olurdu diye, tabii ki yanlış tercihler yaptığım zamanlar da oldu, yeni tecrübeler edinip yoluma devam ettim.
Emirhan Alkan: Depremde hayatını kaybeden değerli sporcumuz Nilay Aydoğan, hepimiz için çok önemli bir isimdi. Gerek saha içi duruşu, gerek saha dışındaki örnek karakteriyle genç sporcular için ilham kaynağıydı. Kendisini yakinen tanıyan biri olarak bize neler söylemek istersiniz? Değerli sporcumuz için, sizin de öncülüğünü yaptığınız bir yardım derneği kurulacağı açıklanmıştı. Nilay Aydoğan’ın adını yaşatacak bu dernek oluşumundaki son durumu, amaçlarınızı, katkı sunmak isteyenlerin nasıl katkı sunabileceği noktasında bizleri bilgilendirir misiniz?
Ebru Torun: Nilay, tanıdığım en iyi kalpli insanlardan biriydi. Koşullar ya da sonuçları ne olursa olsun, tereddüt etmeden her şeye, herkese ve her canlıya yetişirdi. Benim canımdı, bazen abla olur, bazen küçük yaramaz kardeş olurdu. Düşünün biri var ve etrafındaki herkesi aynı anda mutlu etmek için pervane oluyor ve bunu yaparken kendi mutluluğunu ikinci planda tutmaktan asla çekinmiyordu. Bu kadar duyarlı ve hassas bir ruh, öyle sık rastlayabileceğiniz bir şey değildir. Ne kadar özel bir insan olduğunu onu kaybettiğimizde daha iyi anladık. Eksikliği hayatımın ortasına oturdu. Hediye gibi geldi hayatımıza, beklenmedik bir şekilde çok ani ve çok erken aramızdan ayrıldı. Şimdi hepimiz hala inanamadığımız bu gerçekle yaşamaya çalışıyoruz. Bu acı tecrübe ile hayata, dostluğa, yaşama dair birçok ders çıkardık. Bizi izlediğini biliyoruz ve şimdi daha iyi insanlar olmak için çaba gösterme sırası bizde. Onun her zaman istediği şeyi yaparak ne kadar mutlu olunursa o kadar mutlu olacağız. Nilay’ımızın adını yaşatmak ve bu hayatta dokunduğu şeylerin yarım kalmamasını sağlamak için bir vakıf kurmaya karar verdik. Dernek fikriyle yola çıkmıştık, fakat beraber olduğumuzda daha büyük ve güçlü olduğumuzu fark ettik. Bu sebeple vakıf olmaya karar verdik. Kuruluş sürecinde herkesin farklı şehirlerde olması ve benim sezonumun devam etmesi işlerimizi biraz yavaşlattı, fakat işlerimizi bitirdik. Avukatımız resmi işlemleri başlattı ve yakın zamanda resmen faaliyete geçeceğiz. Nilay Aydoğan Vakfı’nın kurucu başkanı olmaktan gurur duyuyorum. Bu süreçte beni destekleyen ve Nilay için kalplerimizin bir attığı yeni bir ailemiz var artık. Merve Uygül, Cansel Türksever, Ferda Yıldız, Figen Yıldız, Merve Kızılkaya, Can Pınar, Papcas Media ve çok sevgili Aydoğan ailesi Sevgi Aydoğan, Vural Aydoğan ve Berkay Aydoğan. İşimiz daha yeni başlıyor ve farkındayız ki iyilik yapmak en çok Nilay’a yakışıyordu. Nilay için adını ona yakıştığı şekilde yaşatmak için daha fazlasını yapmak için hazırız.
SEZONUN ENLERİ
Sezonun en unutulmaz maçı?
- Kendi performansım adına ligin 2.devresinde oynadığımız Boğaziçi Basketbol maçı.
Sezonun en stresli maçı?
- Elazığ İl Özel İdare ile oynadığımız Federasyon Kupası final maçı.
Sezonun en rahat maçı?
- İlk devre sonunda ligden ihraç edilen Karşıyaka Basketbol maçı.
Sezonun en üzücü maçı?
- Deprem sonrası oynadığımız ilk maç.
