Türkiye’nin önde gelen jokeylerinden Selim Kaya, Diyagonal Dergi‘nin 2.sayısına, çok özel açıklamalarda bulundu.
ÖMER ÇAYIR: Selim Kaya’yı Selim Kaya yapan bir yarış veya bir kişi var mı?
SELİM KAYA: Selim Kaya’yı Selim Kaya yapan Remazan Kaya ve Küçük Tunca. Aslında biraz daha detaya inersek, Küçük Tunca’yı Küçük Tunca’yı getiren babam, babamdan sonra Küçük Tunca’yı yetiştirip yarış koşturtan Remazan abimdir.
“Jokeyliği bırakma noktasına gelmiştim!”
Ben 2001 yıllarında psikolojik sorunlar, problemler yaşadım. Mafyasından tut bir sürü şey. Kilo probleminden tut ailevi problemlere, o zamanlar ki tarım kurulu, komiserler kurulu vs. Birçok zorluk yaşadık. O dönem jokeyliği bırakma noktasına gelmiştim. Ama daha sonra Allah bana Kafkaslı’yı verdi. Remazan abim ihalede, rahmetli Remazan abim nur içinde yatsın. Kafkaslı’nın gelişimi de şöyle oluyor; At ihaleye çıkıyor, talip var mı? talip var mı? tabi kimse olmayınca Remazan abim bir fiyat veriyor 50-51 bin lira civarı öyle bir şey. Kimse de talip olmayınca ihale abime kalıyor. Kafkaslı bizim oluyor. Adı yok olmak üzere olan Selim Kaya’nın ismi Kafkaslı ile beraber tekrardan buralara geldi.
ÖMER ÇAYIR: Ömer Kaya’nın vefatından sonra çıktığınız ilk yarışta ne hissettiniz?
SELİM KAYA: Yani nasıl anlatayım ki. Hem hüzün vardı, hem hırs vardı, tekrardan başarılı olma hırsı vardı, keder vardı. Duygusallık vardı. Yani bir sürü duygu içerisinde oluyorsunuz.
“15 Temmuz şehidimizin adını koyduk”
Birisi vefat ettiğinde taziyesine gelen insanlar sizi ne kadar sevildiğinizi gösteriyor. Ömer’in işte o dönemde bir oğlu oldu adını da Ömer Halis koyduk. Ömer Halisdemir, biliyorsunuz 15 Temmuz’daki kahramanlarımızdan birisi, nur içinde yatsın. Öyle bir şey yani. Düşün bir tanesi gidiyor bir tanesi geliyor. Allah veriyor, Allah alıyor.. Biliyorsunuz insanlar öldüğünde bazıları vefat edenin arkasından bitti gitti kurtulduk der, beddua eder. Kardeşim rahmetli olduktan sonra ne onun arkasından ne de Remazan abimin arkasından kimse bir kötü söz konuşmadı. Bu bir onurdur, şereftir. Çünkü hepimiz topraktan geldik toprağa gideceğiz. Öyle duygular yaşadım yani. Ancak siz de biliyorsunuz bunlar ifade edilecek duygular değil. Yaşamak lazım.
EMİRHAN ALKAN: Dubai maceranızdan, orada geçirdiğiniz zamandan bize biraz bahseder misiniz?
45 dakikada 375 gram vermek zorunda kaldım!
Meydan Hipodromu o zaman yeni yapılmıştı. Bende işte ilk defa o zamanlar Ally, Abu Dhabi’ye gidip orada zaman zaman atlara binip geliyorduk. Meydan Hipodromu o sene yeni açıldığı için ilk defa gitmiştim. Bilmiyordum. Yarış günü gittiğimde saunanın olmadığını öğrendim. Orada tartıya çıktım ‘yarım kilo’ fazlalığım çıktı. Çok kısa bir zaman vardı yani 1-1,5 saatlik bir süre vardı. Ne yaparım ne ederim, nasıl kilo veririm, bu yarım kiloyu vermem lazım. Tabi Türkiye aklıma geliyor, insanlar ekran başında. Ülkeni temsil edeceksin. Sen yarım kilodan dolayı binemezsen, hangi jokey binecek. Nasıl binecek, nasıl edecek milyonlarca soru kafamda. Kendi kendime sorup kendim cevaplıyordum. İnanılmaz bir şey yani. O sırada aklıma hemen su geldi. Sıcak suyun altına girdim, vücudu yakmayacak derecede. Vücudumun dayanabileceği bir derecede 45 dakika sıcak suda kaldım. Çıktığımda 375 gram vermiştim, 100 gram falan da idare ettiler. Ata binmiş oldum yani. Bindiğim ilk yarışı da zaten kazandık. Kazandığım yarışta da Avrupa’nın en iyi jokerlerini geçmiştim işte. Tabii biz 3 ay orada kalmıştık ama bize kimse şans vermediğinden asıl beni o zaman gördüler. Kendimizi ispatladık bir nevi. Herkese çok güzel bir cevap olmuştu. O gece sabaha kadar sevinçten uyuyamamıştım.
“Babam ilk kez tebrik etmişti”
Türkiye’de o kadar yarış kazandık, şunu yaptık bunu yaptık. Babam hiçbirinde beni tebrik etmemişti. Ama o gün babam beni arayıp tebrik etmişti. Hiç unutamam yani. Çünkü o bir nevi milli maç gibiydi. Bu da hiç unutamayacağım, herkese anlattığım, çocuklarıma anlattığım bir anıydı. Her şey bitti derken ufukta küçük bir ışık deliği görüp sonrasında o ışığın büyük kapılar açtığını gördük. Ben tabi böyle şeyleri defalarca yaşamıştım ama o çok farklıydı.
“At yarışının bahissiz koşulmasını tavsiye edeceğim!”
Şimdi yarışseverler de çok iyi bilir, ben bahis konusunu açmam, zaten tavsiye de etmem. Hatta yakınlarda sistemle ilgili bir değişiklik olursa benim aklımda olan şey; at yarışını bahissiz koşulması yönünde. Bunun mümkün olmadığını söylüyorlar, mümkündür. 1954 yılında kurulmuş TJK. Ama aynı sistem, aynı fiziklerle devam eden bir sistem var. Bu sistemin değişmesi lazım, değişmeli. Güncellenmeli. Daha farklı boyutlara geçmeli. Çünkü biliyorsunuz Dubai’de yarışlar olur ama; bahis olmaz. Onlar bahis tarafını yurt dışına satıyorlar. Bizde mesela burada yapabiliriz, bahis tarafını Avrupa’ya satabiliriz.
“Bahis, at yarışının üzerinde kara bir leke gibi görünüyor”
Bu bahis düşüncesi at yarışının üzerinde kara bir leke gibi görünüyor. Bende bunu atlara bu meleklere hiç yakıştıramıyorum. Çünkü bizim işimiz çok temiz bir işti. Tabii ki zamanında hatalar yapılmıştır, mesela mafya zamanları. Bu olaylar zaman zaman rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerine bile yansımıştır. Gerçekleri vardı ki böyle şeyler çekildi. Ama günümüze baktığımızda 4 kitap haktır, yemin ederim ki; dünyada en temiz at yarışı yapılan yer Türkiye’dir. Ben bunu görüyorum, biliyorum. Bunlara şahit oldum. Ama bu algıyı da kaldırmak için (bahis durumundan bahsediyor) reklamdan kazanç sağlayabiliriz. Böyle olursa, daha da kaliteli güzel şeyler olabilir yani. Ben buna inanıyorum. Umudumu hiç yitirmedim bu konuyla ilgili. At yarışı denildiğinde akla ilk kumarın gelmesi bizi gerçekten üzüyor. Bu hiç hoşuma gitmiyor.
EMİRHAN ALKAN: Daha önce yaptığınız bir açıklamada çocuklarınızın ve yeğenlerinizin jokey olmasını istemediğinizi söylemiştiniz. Bu konudaki fikriniz hala daha aynı mı yoksa değişti mi?
“Çocuklarımın veya yeğenlerimin jokey olmasını istemiyorum!”
SELİM KAYA: Aynen hala daha geçerli. Ben, çocuklarımın veya yeğenlerimin ülkeye başka şekilde katkıda bulunmalarını, hizmet etmelerini istiyorum. Biz şu an bu işi aile olarak yapıyoruz, neden yaptığımızı da söyleyeyim. Çünkü bizim başka bir seçeneğimiz yoktu. Yani B-C-D seçeneği yoktu önümüzde. Sadece A seçeneği vardı önümüzde, o da atçılıktı yani. Biz bu işin okulunu okumadık. Kısa kesimde büyüdü. Babam hapse girdi. Her yere çuvalda gittik. Tarlada çalıştık. Çapa vurduk. Pamuğa gittik vs. şimdi biz kendimiz buralara geldik. Bu meslek bizim mesleğimiz. Biz meslek edindik.
“Bahis oynatmakla faydalı olamazsın!”
Bu ülke de bahis oynatmakla, bu ülkeye faydalı olamazsın. Bu ülkenin gençlerini yetiştirebiliyor musun kardeşim? Asıl o zaman faydalı olursun. Burs verebiliyor musun? TJK içinde para kazanılıyor, TJK kaç tane öğrenciye burs veriyor? Ben şahsım adına burs veriyorum. Bir birey olarak, bir sporcu olarak ben bunu yapabiliyorsam, sen jokey kulübü olarak kaç tane öğrenci okuttun? Yok. Vizyon yok yani anlatabiliyor muyum kardeşim. Atçılıkta İngiltere’den 50 yıl geriyiz. En az 50 yıl. Uçağa bindin mi 3 saate İngiltere’ye varıyorsun. Uçakla 3 saatlik mesafe ama 50 yıl geriyiz sistem olarak. Nasıl olacak? Nasıl başarılı olup onlarla mücadele edeceğiz merak ediyorum.
Selim Kaya‘nın Diyagonal Dergi’nin 2.sayısına özel yaptığı açıklamaların tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Diyagonal Özel