Şenol Güneş, Beşiktaş’ın başında sahaya ilk kez 30 Ekim tarihindeki
Ümraniyespor maçında çıktı. Sivas deplasmanı o tarihten bu yana tecrübeli
çalıştırıcının siyah-beyazlı takımın teknik patronu olarak çıktığı on üçüncü maçtı. Bu
süreçte Beşiktaş’ın 4-2-3-1 düzeninde sahaya yayılıp “10 numara” olarak kullandığı
futbolcular; Dele Alli, Gedson Fernandes, Nathan Redmond ve ayağının tozuyla
Amir Hadziahmetovic oldular. Hatta çeşitli maçlarda bütün halinde değil ama
dönemsel olarak Salih Uçan ve Cenk Tosun da bu göreve soyundular. Kariyerinde
serbest düşüş yaşayan Dele Alli’yi bir kenara ayırırsak, yukarıda saydığımız
isimlerin hiçbiri “10 numara” değil. 13 maçlık kısa sayılabilecek bir periyotta bu
kadar değişim yaşayıp o mevkiden hiçbir verim alamamak gerçekten üzerinde
düşünülmesi gereken bir durum. Son dönemde Şenol Güneş’in 4-2-3-1 başlayıp,
olmadığını görünce 4-3-3’e döndüğü karşılaşmalar izliyoruz ki, Sivasspor
karşılaşması da böyle bir maç oldu. Bakıma alındığı söylenen 4 Eylül Stadının
zemini geriden oyun kurup, pas futbolu oynamaya hiç müsait değildi ama Beşiktaş
savunmasının devamlı surette geriden top şişirmesinin başka nedenleri de vardı.
Konyaspor’da en başarılı ve en önemli işlevi savunma ile hücum arasında köprü
kurmak olan Hadziahmetovic’i Aboubakar’ın arkasına yerleştirir, iki ön liberonuzu da
topla meziyetleri kısıtlı Necip ile dripling özelliği yüksek Tayfur yaparsanız, ortaya
bu kaotik futbolun çıkması doğal.
Şenol Güneş, Beşiktaş 1-0 geriye düştükten sonra son maçlarda yaptığı gibi
oyuna müdahale ederek, Hadziahmetovic’i geriye çekti ve orta alan merkezini
üçledi. Bu, klasik tek 6, çift 8’li bir 4-3-3 değildi ama Hadziahmetovic’in “box to box”
oynamaya çalışması bile siyah-beyazlıların oyuna çıkışlarını nispeten olumlu yönde
etkiledi. İşin gerçeği ne zaman ki Beşiktaş, 75.dakikada Hadziahmetovic’i defansın
önüne yerleştirip önünde Dele Alli ve Kerem Atakan ile klasik 4-3-3’e döndü, o
zaman dişe dokunur ataklar yapmaya başladı. Beşiktaş açısından son 15 dakika, ilk
75 dakikadan çok daha verimliydi. Şenol Güneş tecrübesindeki bir hocanın
olmayacak duaya amin deme konusundaki bu inadı açıkçası siyah-beyazlı takıma
zarar veriyor. Umuyorum kendisi de Dele Alli eski günlerine dönmedikçe veya bu
takıma gerçek mevkisi “10 numara” olan bir oyuncu transfer edilmedikçe Beşiktaş’ın
4-2-3-1 oynayamayacağını, çaylak oyuncu muamelesi yaptığı Kerem Atakan
Kesgin’in orta alan merkezinde Necip’ten çok daha faydalı olduğunu, Nkoudou’nun
ancak skor üstünlüğü elde edildikten sonra faydalı olabildiğini, Muleka ile kiralık
gönderilerek de olsa vedalaşılması gerektiğini görmüştür. Açıkçası Sivas
deplasmanından bir kazanım olacaksa, yalnızca bu konuların anlaşılması olur.
Geçen hafta maç sonu yazımızda, “yarın Galatasaray kazanırsa, Beşiktaş’ı lige
bağlayan pamuk ipliği kopar” şeklinde bir görüş belirtmiştik. Galatasaray kazanınca,
o iplik koptu. Anlayacağınız Beşiktaş, Sivas’a zaten ligi kaybetmiş bir takım olarak
gelmişti, ligi kaybetmiş bir takım olarak da dönüyor. Yukarıda Şenol Güneş’in
hatalarından bahsettik ama peki ya Beşiktaş yönetimi? Yeni teknik direktör
geldiğinden beri dillerde “4-5 transfer” konusu. Bu ifadeyi canlı yayında Beşiktaş
yöneticisi bile zikretti. Şimdi transfer döneminin bitimine 4 gün kala defteri açıp
baktığımızda giden 1, gelen 2. “Giden 1” dediğimiz Weghorst’un yerine gelen
Aboubakar, fiziksel olarak hiç hazır değil. Açıkçası kendini aşırı derecede sakınarak
oynaması da benim kafamda sakatlığa dair soru işaretleri oluşturuyor. Elde kalan
tek takviye Hadziahmetovic. Peki, Şenol Güneş geldiğinde konuşulanlar neydi?
Stoper, bek, sol kanat, defansif orta saha, on numara. Kalan 4 günde eksikler
tamamlanır mı? İşin gerçeği, insanın pek inanası gelmiyor. Zaten hedefsiz kalan
takıma takviye yapma konusunda isteksiz olacak kişilerin başında Beşiktaş’ı iki
sezondur bu duruma düşüren yönetim kurulunun başkanı ve transferden sorumlu
yöneticileri olacaktır. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu sezonun kalan kısmı
Beşiktaş taraftarının çile dolduracağı aylara sahne olacak gibi görünüyor.