Ligin dördüncü haftasını lider kapatan Beşiktaş’ın beşinci haftadaki rakibi, Eryaman
Stadında karşılaşacağı Ankaragücü idi. Gerek Ghezzal’in sakatlığını atlatamamış olması
gerekse de Josef’in takıma dönmesine rağmen maç eksiğinin bulunmasıyla, teknik direktör
Valerien Ismael’in kazanan takımı bozmama pratiğine yaklaştığını gördük. “Yaklaştığını”
ifadesini kullanmamın sebebi elbette kalede Ersin yerine Emre Bilgin’in görev almasıyla
ilintili. Bu karar performansa dayalı mı yoksa olası bir transferin habercisi mi şimdilik
bilmiyoruz ancak bir transfer söz konusu ise siyah-beyazlıların uzun ve yıpratıcı maratonu
Mert – Emre ikilisiyle götürüp götüremeyeceğini iyi düşünmesi gerekiyor.
Maç öncesi ligin son sırasında yer alan Ankaragücü, Süper Lig’e yükselen pek çok
takım gibi transfer rüzgarına kapılmış, 17 oyuncu alarak adeta takımı baştan kurmuştu. 17
yeni oyuncunun geldiği bir takımın kısa vadede başarılı olması sürpriz sayılırdı ki, o sürpriz
gerçekleşmedi. Kötü gidişin faturası kesilen Mustafa Dalcı’nın yerine Ömer Erdoğan’ın
gelişiyle de başkent temsilcisi deyim yerindeyse çok bilinmeyenli denkleme dönüşmüştü.
90 dakika bitip denklem çözüldüğünde ortaya ne çıkacaktı? Silkinen bir Ankaragücü mü?
Yoksa akordu bozuk, takım olamamış bir futbolcu grubu mu?
Maçın başlama düdüğüyle birlikte gördük ki, Ömer Erdoğan’ın futbol(!) üzerine
kurguladığı plan; oyuncularının her fırsatta kendilerini yere atmaları, sakatlık numarasıyla
oyunu soğutmaları, gerginliği tırmandırmaları, birinci dakikadan itibaren vakit geçirmeleri
ve yapabilirlerse kontraya çıkmaları üzerine kurulu. Bu planın sahadaki organizatörü ise
her daim sahadaki performansından çok futbolu çirkinleştirmesiyle konuşulan Atakan
Çankaya idi. Nedense sarı-lacivertli futbolcular, Beşiktaş öne geçtikten sonra birden
humanoidlere dönüştüler ve hiç yerde yatmadılar. Açık söylemek gerekirse, hakem Mete
Kalkavan da bu plana çanak tuttu. Her yere düşene otomatik olarak düdük çaldığı gibi
avantaj kuralını da hiç işletmedi. 27’de gelen Ankaragücü golünde Beşiktaş açısından
defans yerleşimi ve dengenin bozulması iyi irdelenmeli. Hoş, Beşiktaş’ın savunmasında
takviyeye ihtiyaç duyduğunu sağır sultan dahi biliyor ama Ahmet Nur Çebi yönetimi ince
eleyip sık dokuyacağız derken takım zararına iş yaptıklarını yeni yeni idrak ediyor.
Geriye düşen Beşiktaş’ın rakibini yakalayıp öne geçmesi altı dakikasını aldı. İki
Masuaku ortasında, Weghorst’un ceza sahasındaki hakimiyetini iki kez konuşturması,
Muleka ve Dele Alli’nin iki kolay gol atmalarına yol açtı. İkinci yarı ise Ankaragücü’nün
golüyle başladı. Bu golde Rosier’in laubaliliği ve adeta uyuyakalması, Valerien Ismael
tarafından analize ve reaksiyona muhtaç. Fransız çalıştırıcı, vatandaşının kulağını mı
çeker yoksa alıp karşısına konuşur mu bilemiyorum ama Rosier’in bu konsantrasyon
kaybına bir çözüm üretmesi şart çünkü mevkisinde tek oyuncu.
Maça denge geldikten sonra, Ankaragücü’nün ligimizin düşük kalitesine bile
yakışmayan, çirkin anti-futbol planına geri döndüğünü gördük. Yine yere yatmalar,
numaradan sakatlanmalar, vakit geçirmeler, Atakan önderliğinde gerginlik üretip rakibi
kendilerince karta zorlamalar… 47-74 arası 27 dakikalık bölüm bu şekilde geçti. 74’te Eren
Derdiyok’un eliyle gelen penaltıyı Nkoudou gole çevirince, maçın seyri bir kez daha değişti.
Bu kez Beşiktaş temkinli ve savunma güvenliğini birinci plana alan bir oyun oynadı. Maçı
bu şekilde bitirmeyi başardıklarına göre söylenecek fazla şey yok. Valerien Ismael’in
değişiklikleri eleştirilebilir ama gece futboldan o kadar uzaktı ki, bizim bu haftaki yazımız da
durumdan nasibini aldı. Maç sonu sahaya girip Beşiktaşlı oyunculara saldıran mı, Beşiktaş
yedek kulübesine dayılanan mı, hırsını korner direğinden çıkarıp kırmızı kart gören mi?
Ankaragücü cephesinde futboldan başka her şey vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse;
zeminleri bozuk, oyuncularının niyeti bozuk, teknik direktörlerinin futbol felsefesi bozuk,
taraftarlarının ruhsal durumu bozuk…
Bu kadar arızalı iş varken, futboldan önce kendilerini düzeltmeleri gerek. Beşiktaş ile
aranızdaki anlamsız ve temelsiz gerginlik, futbolu Falkland Savaşı sonrası İngiltere –
Arjantin maçına döndürmenizin bahanesi olamaz beyler!
Cem Arber