Fernando Santos yönetimindeki ilk mağlubiyetini 21.haftada Pendikspor’a karşı alan Beşiktaş, sahasındaki Adana Demirspor karşılaşmasına mutlak galibiyet hedefiyle çıktı. Peki, bu hedefi kovalayabildi mi? İlk yarı itibariyle konuşacak olursak, hayır. Toplam 49 dakika oynanan ilk yarıda konuk takımın dişe dokunur bir atağı yoktu. Maç boyunca da olmadı zaten. Hikmet Karaman’ın öğrencileri önceliği gol yememeye verdiklerinden, kompakt bir takım savunması uygulayıp Beşiktaş’ı geniş alanda yakalamak istediler. İlk devre itibariyle Beşiktaş bu fırsatları tanımayınca, Demirspor özelinde de kaleci Magomedaliyev’in az sayıda gelişen pozisyonlardaki başarısı dışında pek altı çizilecek bir konu yoktu. Beşiktaş’a gelirsek; sağ beke Svensson’un, sol beke de Emrecan Terzi’nin gelişiyle daha derli toplu bir savunma izledik. En azından rakip forvetlerin koşularına karşılık verebildiler. Öte yandan işin hücum yönüne gelirsek, suratımız ister istemez ekşiyecek. Yine Semih ve Rashica’nın şapkadan tavşan çıkarmasına bağlanmış bir oyun planı. Burada Fernando Santos’u fazlaca eleştiremiyorum çünkü elindeki kadro büyük takımın boyuna yetmiyor. Savunma yapsa hücumdan, hücum yapmaya kalkasa savunmadan taviz vermek durumunda kalıyor. Artık her hafta yazmaktan usandığımız üzere Beşiktaş yönetiminin orta alana iki çok iyi oyuncu alması şart. Bunlardan biri savunmaya biri de hücuma dönük olmak zorunda. Demir Ege kumaşı itibariyle iyi bir oyuncu hatta 8 numarada çok daha rahat kullanılabilecek bir oyuncu ama hem henüz çaylak hem de kadrodaki sayısal eksiklik onu defansın önüne hapsediyor. Gedson deseniz işin aerobik bölümünde canavar gibi ama pas kalitesi yerlerde. Maç genelinde 13 pas hatası ile en fazla pas hatası yapan oyuncuydu. Tayfur Bingöl hiçbir zaman oynadığı bölgenin oyuncusu değildi zaten. Kariyerinde 375 maçı var, Beşiktaş dışında merkez orta saha pozisyonunda Göztepe formasıyla 1 maç oynamış. Hal böyleyken, Beşiktaş’tan üretmesini bekleyemezsiniz. Tek çıkar yol her iki kanattaki süratli oyuncuların önüne veya merkezde Cenk’e uzun top yollamak. Bu yöntemin neticesi de belli.
İkinci yarı adeta Beşiktaş lehine 11’e 10 başladı. Devrenin hemen başında Yusuf Barasi’nin kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalan Adana Demirspor için artık tek hedef gol yemeden maçı bitirmek oldu. Bunu da başardılar. Siyah-beyazlılar ne kadar vites arttırmak isteseler, Fernando Santos ne kadar hücuma dönük hameleler yapsa da tribünlerin tırnaklarını yiyerek bekledikleri gol bir türlü gelmedi. İyi savunma yapan takımlara karşı Beşiktaş’ın gol bulması sezon başından bu yana ya şans faktörüne ya da duran toplara kalmış durumda. Şimdi maça başlayan takıma bir bakalım. İki stoper aslında stoper değil. (Necip ve Zaynutdinov) Demir Ege aslında ön libero değil. Tayfur Bingöl merkez orta saha değil. Semih Kılıçsoy da kanat oyuncusu değil. Sahaya çıkan 11 kişiden 5’ikendi mevkilerinde oynamıyor. Bunun yanında ilk 11’de altyapıdan çıkan 18-19 yaşlarında 3 futbolcu var. Asla bu çocuklara suç bulmam, bulamam ancak yukarıda bahsettiğimiz takım mühendisliği değil Beşiktaş, alt lig takımlarında bile kolay kolay göremeyeceğiniz bir fiyasko. Bu fiyaskonun mimarı elbette bir önceki yönetim. Öte yandan sorumluluğun yavaştan Hasan Arat ve yönetimine doğru kaymaya başladığını, Beşiktaş’ın şu anda takım mühendisliği anlamında bir kriz yönetimine ihtiyaç duyduğunu ve bu atalet sürerse maç sonundaki nahif protestonun giderek şiddetleneceğini belirtmek isterim.
Beşiktaş kulübü adına ve Türkiye’deki ağırlığına yakışan bir teknik direktör getirdi ama ben Fernando Santos’un çok fazla idare-i maslahatla uğraşacağını zannetmiyorum. Buraya bir tanesi Avrupa Şampiyonluğu olmak üzere 8 kupayla geldi. Böyle bir takımla kariyerini ve ismini tehlikeye düşürdüğünü hisettiği anda buraya bakışı farklılaşacaktır. Bunu yazmak için belki çok erken ama yöneticilik vasfı her türlü ihtimali değerlendirip mevcut duruma göre projeksiyon yapmayı ve ön almayı gerektiriyor. Hasan Arat yönetiminin takımı güçlendirmek için çalıştığını biliyoruz. Öte yandan maçlar da haftalar da su misali akıyor. “Alışma periyodu” derken, elde kalan tek kupa da kayıp gitmesin. Derdimiz o.