Uğurcan ve Oğulcan. Beşiktaş’ın hiç de kazanacak gibi görünmediği maçta biri kendi kalesine gol atma talihsizliği yaşayıp, diğeri de akılsızca bir kırmızı kartla takımını 10 kişi bırakarak Beşiktaş’a “can” suyu verdiler.
Kötü gidişe çare arayan Şenol Güneş’in deplasmandaki Konyaspor karşılaşmasına 4-4-2 sistemiyle çıktığını gördük. Her iki kanatta Rashica ve Zaynutdinov’u kullanan tecrübeli teknik adam; göbekte Amir – Salih, ileri uçta ise Aboubakar – Muleka ikililerini tercih etmişti. Modern futbolda 4-4-2 sisteminden verim alabilmeniz için santrforlarınız etkili hücum pres yapmalı, orta alan göbeği ise hücumda skor katkısı (gol ya da asist) verebilmeli, savunmada santrforların arkasını süpürebilmeli. Şimdi Beşiktaş takımına bu çerçeveden bakalım. İleri uçtaki ikiliden; Aboubakar’da Muleka’nın fizik kalitesi, Muleka’da da Aboubakar’ın klas ve gol becerisi yok. Hal böyleyken oyun planı, hem hücum pres anlamında hem de ofansif kalite anlamında aksıyor. Tüm becerisine rağmen Aboubakar’ın eski gücünde olmadığı sahada net şekilde belli oluyor. Artık ondan 90 dakika rakip stoperleri baskı altında tutmasını bekleyemezsiniz. Rakip savunma hücuma çıkma olanağı bulduğunda ise bu sefer orta alanda sayısal üstünlüğü kaybediyorsunuz. Şenol Güneş, belki bu handikapı Zaynutdinov’u zaman zaman içeri kaydırarak aşmayı düşündü ancak bu da Masuaku’ya zor anlar yaşattı. Göbekteki ikiliden Salih “box to box” oynama becerisi olan ama ofansif yeteneğini ilk parlama yaptığı yıllarda bırakmış bir isim. Akan oyunda gol ya da asist istatistikleri 4-4-2’nin merkezi için fazlasıyla yetersiz. Amir deseniz yıllardır “regista” olarak görev almaktan dolayı kafasında dar bir parselasyon çizip oradan çıkma özgürlüğünü bir maçta yakalayamayacak kadar derin oyun kurucu. Kanatlardaki Rashica ve Zaynutdinov için en uygun tanımlama “görev adamı” olur. Oyun disiplinleri hücum katkılarından önde. Tüm bu şartlar altında Beşiktaş’ın sadece ilk 45 dakikada 19 orta yapması kimseyi şaşırtmamalı. Klasik 4-4-2’nin ruhuna uygun ama pivot santrforsuz bir takım için modern 4-4-2’ye fevkalade protest bir hücum şekli. Zaten Konyaspor’da Adil ve Calvo yapılan bu ortaların çoğunda Beşiktaş hücum ikilisine üstünlük kurdular. 19 orta denemesinde Beşiktaş’ın isabet sayısı 3’te kaldı.
İlk yarı sonunda kimsenin beklemediği bir anda Uğurcan’ın kendi kalesine gönderdiği top, takımların ikinci 45 dakika için tüm stratejilerini değiştirdi. Şenol Güneş, skor avantajını Rashica ve Muleka üzerinden kullanmaya dönük bir taktik tercih belirledi. Öte yandan Oğulcan’ın 55’te son derece acemice oyundan atılması sonucu kenarda yepyeni bir senaryo yazmak durumunda kaldı. Maç başından bu yana hücum aksiyonlarında zorlanan Konyaspor’a karşı sahadaki sayısal üstünlük, Beşiktaş teknik heyetini topa sahip olmaya dayalı yeni bir plan yapmaya itti. Ghezzal’ın oyuna alınması bu anlamda faydalı da oldu. Aboubakar bir kez daha şahsi becerisini konuşturup skoru kopardıktan sonra maç fiilen bitti, Beşiktaş da çoğunlukla aktif dinlenmeye geçti. Yoğun maç fikstürü göz önüne alındığında bu tercihi eleştirmek biraz yersiz olur kanaatindeyim. Zaten rakiplerine oranla hem nitelik hem de nicelik anlamında dezavantajlı durumda bulunan Beşiktaş’ı, gündüz seansında izlediğimiz Fenerbahçe gibi 4’ü, 5’i aramıyor diye eleştiremem.
Beşiktaş’ı genel anlamda eleştireceğimiz konular belli. Ligin henüz beşte birinden daha az kısmı oynanmışken, siyah-beyazlıların liderden 8 puan geriye düşmesi bunlardan bir tanesi. 7 hafta sonunda siyah-beyazlıların averajının “1” olması da bir nevi geleceğe dönük işaret fişeği sayılabilir. Beşiktaş’ın attığı gol sayısı (10) şampiyonluk yarışı için hayli az, yediği gol ise (9) epey fazla. Örneğin lider Fenerbahçe 7 haftada 18 gol atıp, kalesinde 3 gol görmüş. Galatasaray’da bu istatistik 14 – 4 şeklinde. Siz bu ihalenin ne kadarını yönetime ne kadarını Şenol Güneş’e bırakırsınız bilmem. Ben şahsi olarak bugünkü maçı da izledikten sonra hocanın en azından durumu değiştirmek için çabaladığını düşünüyorum. Başta Ahmet Nur Çebi olmak üzere yönetim kurulu boş konuşmak dışında bir şey yapmıyor.