Cem Arber

Bunun adı iflas

Antalyaspor - Beşiktaş
Antalyaspor - Beşiktaş
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Süper Lig’in 11.haftasında Antalyaspor’a konuk olan Beşiktaş, Burak Yılmaz yönetiminde hedeflediği çıkış için sahadaydı. Zirve yarışından uzak kalan siyah-beyazlı takımda kötü gidişe dur demenin yolları Şenol Güneş yönetiminde olduğu gibi Burak Yılmaz döneminde de aranmaya devam ediyor. Antalyaspor karşısında Beşiktaş’ın yine taktiksel bir arayışta olduğunu gördük. Top rakipteyken, sahaya 4-3-3 yayılan siyah-beyazlılar, topla oyuna çıkarken 3-4-3 gibi dizildiler. Özellikle defanstan başlayan oyun kurulumunda Salih, Necip ve Bailly’den oluşan tandemin yanlarına konumlanıp topu kullanıyor, Onur ve Zaynutdinov 3-5-2’nin kanatları gibi pozisyon alıyor, bu esnada kanatlardaki Rashica ve Chamberlain, Cenk’e yaklaşarak oynuyorlardı. Hücumda çoğalma bakımından bu dokunuş işe yarasa da top Antalyaspor’a geçtiğinde parselasyon anlamında bir kafa karışıklığına yol açtı. İlk 45 dakikada hücumda çok etkin görünmemesine karşın Antalyaspor, Bailly’nin atletizmine takıldığı iki ciddi tehlike yarattı. Zymer Bytyqi’nin de şahsi becerisiyle ürettiği ve şutunda kaleyi bulamadığı bir pozisyon var. Buna mukabil Beşiktaş hücumlara kalabalık gitiği için daha etkili gözüktü. Kornerde hakemlerin “nedense” es geçtiği bir penaltı pozisyonu ile Cenk’in ayağından gelen golü önemli anlar arasında sayabiliriz.

            İkinci yarıya Bailly’nin çıkmaması Beşiktaş adına çok pahalıya mal oldu. Ben bu yazıyı yazdığım şu dakikalarda Fildişili oyuncunun oyundan alınma sebebini bilmiyorum. Ön tarafa kalabalık giden Beşiktaş takımı, geride savunmasını Necip, Zaynutdinov, Onur ve Rosier gibi absürd bir dörtlüden kurunca, derin koşulara hiçbir şekilde cevap veremedi. Bu ölümcül hatanın sonucu da 12 dakikada 3 gol yemek oldu. Ev sahibi takımın 3-1 öne geçmesinden sonra Beşiktaş teknik heyeti, telaşla Rebic – Muleka ikilisine sarıldı ve sistemi 4-4-2’ye çevirdi. Rebic’in hazırlayıp, Muleka’nın attığı gol dikkate alındığında bu hamlenin olumlu sonuç verdiği söylenebilir. Bir gece önce Fenerbahçe – Trabzonspor karşılaşmasında savunma kurgusundaki zorunlu değişimin bir takıma nasıl negatif etki edebileceğinin adeta ispatını izlemiştik. Beşiktaş’ın Antalya’daki görüntüsü de bir nevi sağlaması oldu. Bu nedenle olumlu Rebic – Muleka hamlesinin öncesini görmezden gelmek mümkün değil. Gerek Fenerbahçe’nin gerekse de Beşiktaş’ın savunma kurgularının bu denli bozulmasında sakatlıkların rolünden bahsedilebilir ki, doğrudur. Öte yandan bütün bir transfer dönemi boyunca Beşiktaş camiasında işi bilenlerin hep bir ağızdan, “Kariyerlerinde sık sakatlık problemi yaşayan bu kadar oyuncu alınmaz” diye haykırmalarını duymazlıktan gelenler, Beşiktaş’ın yaşadığı bu saha içi iflasın baş sorumlusudurlar. Haftalardır yazıp duruyoruz, kendilerini gelinen noktada hiçbir şekilde suçlu görmeyenler ise meşinleşmiş yüzleri kızarmadan seçimli genel kurulda yeniden aday olmak için nabız yokluyorlar.

            Beşiktaş’ın bugün itibariyle geldiği noktanın adı: iflas. İdari ve mali yönetim, teknik yönetim, oyuncu kadrosu ve camianın birlikteliği… Bir futbol takımını ayakta tutan bu temel direklerden hangisini tutsanız, elinizde kalıyor. Büyük takımlar gereğinde bu temel direkleri onarabilecekleri gibi gereğinde yeniden temel atıp her şeyi sıfırdan bina ederler. Bugün koltuğa yapışanlar, bunun olmasına fırsat vermemek için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar ve bu yönleriyle Beşiktaş’a ihanet içerisindeler. Eminim ki, Beşiktaş geçtiğimiz süreçte iki maç üst üste iyi sonuçlar alsaydı, orta yere çıkıp adaylıklarını ilan edeceklerdi. Dünyadan, futboldan, spor yönetiminden ve halkla ilişkilerden o kadar uzaklar ki… “Beşiktaş’ın kuruşunu ziyan etmem” diye diye Beşiktaş’ı ziyan ettiler. Daha önce de yazdım. Bu sezon Beşiktaş için yürünebilecek tek kulvar Türkiye Kupası gibi görünüyor. Onun için de bir an evvel yönetimin değişmesi şart. Aksi halde sahadaki takım bırakın yürümeyi, sürünmeyi dahi beceremiyor. Başkan değişecek, yönetim kurulu değişecek, teknik direktör değişecek, kadro değişecek… Uzun lafın kısası; az zamanda çok ve büyük işler yapılması lazım.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir