Sonucu merakla beklenen derbide Galatasaray, sahasında Beşiktaş’ı ağırladı. Maç öncesi tahminlerde ağır basan taraf Galatasaray iken Beşiktaş cephesi “Derbilerin sonucu önceden belli olmaz” tezine sarılmıştı. Esasen 30.dakikaya kadar siyah-beyazlılar, bu teze inanmış ve sahada ispatını yapmaya çıkmış gibiydiler. Bu dakikada Mert Günok’un ceza sahası dışında zemine koyduğu destek eline çarpan top önce VAR hakemi Abdülkadir Bitigen daha sonrasında Halil Umut Meler tarafından kırmızı kart nedeni olarak değerlendirilince, Beşiktaş için zorlu dakikalar başladı. İlk yarının kalan dakikaları Galatasaray’ın mutlak oyun hakimiyeti ve Beşiktaş’ın savunma çabaları içerisinde geçti. Siyah-beyazlıların çiçeği burnunda teknik direktörü Burak Yılmaz, maça taktik anlamda nevi şahsına münhasır diyebileceğimiz bir yorum koydu ama bu taktiği uygulayacak oyuncuları seçmekte bence yanlışa düştü. Orta alanı iki koşucu oyuncuyla dinamik bir prese kolaylık sağlayacak şekilde düşünmesi, Galatasaray oyuna çıkarken Toreira’nın üzerine markaj uygulatması, Rashica’yı gizli santrfor gibi Aboubakar’ın boşalttığı alanlara sürme denemesi taktik doğruları arasında sayılabilir. Buna mukabil, sol bekte Zaynutdinov oyun kurucu görevinde Gedson oyuncu tercihi bakımından düştüğü yanlışlardı. Bu anlamda stoper ikilisi de performans bağlamında eleştirilebilir ama eldeki mevcutlar değerlendirildiğinde bir seçim yanlışından bahsedilemez.
İlk devre sonundaki baskıyı gol yemeden atlatmayı başaran Beşiktaş’ta ikinci yarıya Alex Oxlade-Chamberlain ve Masuaku çıkarlarken, Gedson ve Zaynutdinov kenara alındılar. Siyah-beyazlı teknik ekibin yaptığı bu hamleleri hem doğru hem de cesur olarak niteleyebiliriz. Zaten Beşiktaş’ın 90 dakika genelinde yaptığı değişikliklere bakacak olursak; mecburi Ersin değişikliği dışında Chamberlain, Masuaku, Cenk Tosun ve Rebic isimlerini görüyoruz ki, Galatasaray deplasmanında 10 kişi kalıp geriye düşmüş bir takım için oldukça cesur hamleler. Bugün futbol piyamızdaki pek çok hoca böyle bir durumda karizmayı çizdirmeme adına önleyici adımlar atacakken, Burak Yılmaz rakip kaleye gitmeyi ve puan almayı düşündüğü için bile bence tebriği hak ediyor. Bu yönüyle ben kendisini “Baba gibidir, çok güzel insandır” dediği Şenol Güneş’ten çok, Mustafa Denizli’ye benzettim. İkinci devrede maçın iyilerinden Rosier’in hazırladığı pozisyonda Alex Oxlade-Chamberlain’in attığı gol siyah-beyazlıları puan almanın kıyısına kadar getirdi. Bir kişi eksik oynamasına rağmen ikinci 45 dakikada siyah-beyazlıların güçlü rakipleriyle kafa kafaya mücadele ettiklerini söylemek mümkün. Aynı maç içinde kırmızı kart ve penaltı dezavantajlarını yaşamasına rağmen 90+2’de Rosier’in mutlak pozisyonda kaçırdığı golle maçtan boynu bükük ayrılan Beşiktaş, uzatmalarla birlikte 76 dakika boyunca 10 kişiyle fizik açıdan da ayakta kaldı. Bu da önemli.
Burak Yılmaz, teknik direktörlük kariyerindeki bu ilk derbide yeni gelen yardımcılarından ne kadar faydalandı hafta içi ve maç esnasında onların dokunuşları ne kadar etkindi bunu şimdilik bilemiyoruz ancak en azından yeni yönetim kurulu işbaşı yapıncaya kadar koltuğun hakkını verme konusunda ışık saçtılar. Maç önü rakip analizlerine bir el değdiği de açıkça görülüyor. Elbette Beşiktaş taraftarı şampiyonluk yarışından epeyce uzaklaşmanın öfkesi içinde ama bu konuda adres Burak Yılmaz değil. O merciye yazılan mektuplar, “adresinde bulunamadı” damgasıyla geri dönüyor çünkü Beşiktaş’ta başkanlık makamı boş. Beyefendiler, zahmet edip şu seçim sürecini netleştirse en azından taraftara da bir nefeslik faydaları dokunacak. Bugün Burak Yılmaz derbideki kenar yönetimiyle, “Cesurlar bir kez, korkaklar bin kez ölür” dedi. Öte yandan Vişnezade Mahallesinde bin kez ölmeyi çoktan kabullenmiş bir de yönetim taifesi var. Beşiktaş’ın asıl ve temel problemi de onlar. “Seçilirsek, ocak döneminde şu kadar para harcayacağız şu kadar yıldız getireceğiz” demekten ziyade 120 yıllık kulübün önünü açmaları bence çok daha yerinde bir davranış olur. Derbiler kazanılır, kaybedilir. Önemli olan büyük takım çizgisinden çıkmamak.