Uzun Dünya Kupası arasının ardından Süper Lig’e dönüş yaptık. Hiç şüphesiz,
ligde istediği ritmi tutturamamış takımlar için bu uzun ara bir fırsattı ama bu tür
maçsız bir dönemden en fazla memnun olan sanırım Şenol Güneş’tir. Tecrübeli
teknik adam Valerien Ismael’in bıraktığı takımı ve oyun anlayışını kendi planına
uydurabilmek için faydalı bir kamp dönemi geçirdi, hazırlık maçları oynadı. Her ne
kadar kupadaki Şanlıurfaspor maçının ilk yarısında takım, hocanın anlattıklarını
anlamamış görünse de geriden gelerek kazanmayı bildi. Gaziantepspor maçı ise
hocanın tercih ettiği onbir nedeniyle, başlama düdüğünden önce kafalarda
oynanmaya başladı. Savunmada Welinton – Tayyip Talha ikilisi, önlerinde Atiba ve
Necip’in sahaya sürülmesi Beşiktaş’ın ofansif aksiyonlarına dair soru işaretleri
oluşturuyordu.
Maç başladığında siyah-beyazlıların Gedson’a “10 numara” benzeri bir görev
vererek, 4-2-3-1 sistemine yakın bir diziliş tercih ettiklerini gördük. İlk yarının
üzerinde çok konuşulan ismi Nkoudou’ya alışık olduğu yerde görev vermek için
Cenk Tosun sağa çekilmiş, Gedson da Atiba-Necip ikilisinin önünde konumlanmıştı.
Beşiktaş, zaman zaman ikinci bölge pas trafiğinde olumlu görüntü verse de
pozisyonlar kaleye yaklaştıkça, hücum verimliliği önemli ölçüde düştü. Valerin
Ismael ile Şenol Güneş’in oyun anlayışlarında benzeşen ve ayrışan noktalar var.
Şenol Güneş de tıpkı halefi gibi takımın topa sahip olduğunda savunmanın orta
çizgiye kadar çıkmasını ve kaybedilen topların en kısa sürede önde baskıyla geri
kazanılmasını istiyor. Bu noktada iki teknik adamın ayrıştığı yer şurası; Valerien
Ismael uzun toplarla -deyim yerindeyse fazla eveleyip gevelemeden- topu rakip yarı
alana göndermeyi ve orada tutmayı amaçlıyordu. Şenol Güneş ise pas yaparak
oyuna çıkmayı hedefliyor. Düşünce elbette güzel ama savunmada Welinton,
önlerinde Necip ve Atiba ile öne doğru isabetli oynayıp rakip savunmanın dengesini
bozmak pek tutturulabilir bir hedef değil. Bilhassa, Gedson da üçüncü bölgeye
yakın konumlandığında.
İkinci devrede Şenol Güneş risk dozunu giderek arttırdı. Oyundan çıkan isimler
arasında Nkoudou, Atiba, Necip ve Umut’un olması sanıyorum kimse için sürpriz
değil. Atiba yaşı, Nkoudou oyun zekası itibariyle büyük takım oyuncusu değiller.
Necip ve Umut’un sıkıntıları yetenek bazında. Beşiktaşlı taraftarlar belki tepki
gösterecekler ama Redmond’ı da hatta zaman zaman kanatta oynadığı için Dele
Alli’yi de katarak söylemek lazım; Nkoudou, Redmond, Dele Alli’yi toplasanız bir
Ryan Babel etmiyor. Elbette Beşiktaş’ta oynadığı dönemi kastediyorum. Ghezzal bu
takımın önemli bir oyuncusu ve adeta temel taşı. Ondan vazgeçmek imkansız ama
Cezayirli’nin oyun kuran ve asiste dönük bir futbol stili olduğunu biliyoruz. Öyleyse
Şenol Güneş’in oynatmak istediği futbol için sola Ryan Babel tarzı; skor yükünü
sırtlayabilen, oyun zekası yüksek, adam eksiltme özelliği de olan güçlü bir kanat
oyuncusu transfer etmek şart. Kulislerde konuşulan Nwakaeme ismi bu tanıma
uysa da tek alternatif olarak kalmamalı. Keza, sistem 4-2-3-1 üzerinden
yürüyecekse, orta alana bir de yaratıcı oyuncu transferi gerekecek. Şenol Güneş’in
savunma üzerine yaptığı serzenişleri de biliyoruz. Alın size en az iki transfer daha.
Peki, bizim bildiğimiz Ahmet Nur Çebi, devre arasında bu kadar oyuncu transfer
eder mi? İşin orası muamma. Ortadaki gerçek ise Beşiktaş’ın bu kadrosuyla
hücumu güçlendirmek için savunmadan, savunmayı güçlendirmek için hücumdan
taviz vermek zorunda kalması. Kadro kalitesi malesef ikisine birden yetmiyor. Şenol
Güneş, ikinci devre biraz risk alayım dedi, kalesinde golü gördü. Takımı ise ilk
isabetli şutunu 86.dakikada atabildi.
Fenerbahçe’nin kaybetmesiyle, şampiyonluk yarışında güneş bulutlar arasından
yüzünü göstermişken, Gaziantep’te alınan bu beraberlik elbette moral bozucu.
Beşiktaş yönetimi Şenol Güneş tercihiyle değişim yolunda bir adım attı ve arkasını
getirmeli. 12 Ocak’tan sonra su koy vermek olmaz.