Seçim heyecanını iliklerine kadar hisseden Beşiktaş camiasında gözler bir yandan sandık sonuçlarına kayarken, bir yandan da Eryaman Stadında oynanan Ankaragücü – Beşiktaş mücadelesine dönüktü. Hezimet diyebileceğimiz Brugge maçının ardından, teknik direktör Rıza Çalımbay eldeki mevcutlar içinde bir rotasyona gitmiş ve kaleye Mert’i, stopere Necip’i, orta alana Hadziahmetovic ve Gedson’u, Aboubakar’a destek vermesi için de kanada Muleka’yı koymuştu. “Rotasyon sonuç verdi mi?” diye soracak olursanız, buna müspet bir cevap vermek zor. Yine aynı organizasyon sorunları, yine aynı savunma zaafları, yine aynı çıldırtan hatalar…
21.dakikada Beşiktaş, enteresan bir gol yedi. İki stoperin birden bastığı Ali Sowe, ikisine de topu vermeden vuruşunu yaptı, topu ağlarla buluşturdu. Golün geldiği dakikaya kadar Beşiktaş ofansif anlamda yine kayıptı. Dişe dokunur bir atak yapamadan golü yediler. Geçtiğimiz haftalarda çokça değindik. Bu orta saha ile Beşiktaş’ın 4-3-3 ve bunun varyasyonlarını oynaması çok mümkün görünmüyor. Bunu geriden şişirilen top sayısından da rahatlıkla anlayabilirsiniz. İleride etkili bir pivot santrforunuz olduğunda elbette bu da bir seçimdir. Topu kaldırır, pivot santrforunuz vasıtasıyla önde tutar, o esnada ileride kalabalıklaşarak gol ararsınız. Beşiktaş takımında Aboubakar mecut görüntüsüyle malesef bunu yapabilecek durumda değil. Stoperlerle girdiği hemen her hava topu mücadelesinde fizik eksikliği hissediliyor. Hal böyleyken, Beşiktaş savunması ve orta alanı tarafından ileri şişirilen her top duvara vurmuş misali geri dönüyor. İleri kaldırılıp rakip yarı alanda tutulabilen toplar, tamamen şans eseri. Beşiktaş camiası, benzer taktiksel zihniyeti yüzünden Valerien Ismael’i deyim yerindeyse arkasına teneke bağlayıp gönderdi. Ben Rıza Çalımbay’ın özellikle böyle oynanması direktifi verdiğini düşünmüyorum. Büyük ihtimalle futbolcu grubu sahadaki çaresizliğin eseri olarak bu yola başvuruyor. Öte yandan, bu görüntünün devam etmesi halinde fatura Rıza Çalımbay’ın önüne konacak. Onda şüphe yok.
Beşiktaş, karşılaşmanın ilk yarısını 0.09 (xG) gol beklentisi ve tamamı isabetsiz 11 orta ile tamamladı. Anlayacağınız, eskilerin “fecaat” dedikleri ve iç parçalayan durumlar için kullandıkları tabir, siyah-beyazlı takıma cuk oturuyor. Rıza Çalımbay devre arası oyuna müdahale etmediyse de elini çabuk tutup, 55’te Chamberlain ve Cenk Tosun’u sahaya sürdü. Bu değişiklikle birlikte 4-2-3-1’e dönen Beşiktaş’ta; Chamberlain 10 numara pozisyonuna geçerken, Cenk Tosun da sol kanada yerleşti. Tekdüze hücum yapan bir takımın, 11 kişi topun arkasına geçip her fırsatta tempoyu düşüren Ankaragücü karşısında hücum zenginliği yakalaması zordu, öyle de oldu. Sahada “sevimli hayalet Casper” misali takılan Aboubakar’a 70 dakika sabredebilen Rıza Çalımbay, 71’de Rebic’i sola alıp, Cenk Tosun’u ileri uca sürdü. Bu değişikliğin üzerinden henüz 3 dakika geçmişti ki, Ankaragücü’nün çıkarken kaybettiği topta Chamberlain, tüm yarı sahayı geçip savunmanın üzerine çıkmamasından da faydalanarak kolay ama güzel bir gol attı. Kalan dakikalar her iki takımın cılız diyebileceğimiz ataklarına sahne oldu. Bu bölümde Ankaragücü’nün ofsayt nedeniyle iptal edilen bir de golü var. Ligin ilk 5 takımı içinde en az gol atan ekip olan siyah-beyazlılar, duran topları efektif kullanamadıkları her maç bu tür kısırlıklar yaşamaya mahkum görünüyor. Ufukta transfer dışında da bir çözüm bulunmuyor.
Beşiktaş cephesinden ve geniş perspektifte yapacağımız bir değerlendirmede futbolcu grubu için de yavaş yavaş yolun sonuna yaklaşıldığı söylenebilir. Öyle ya, henüz devre arası bile gelmeden üç tane hoca değişti, yönetim deseniz bu akşam itibariyle o da değişiyor. Bugünden sonra artık değişim için gözler bireysel olarak futbolculara dönecektir. İşin gerçeği, kulübün değişecek başka yeri kalmadı. Yeni başkan kucağında kapı gibi sözleşmeler bulacak. Bu da gereken takviyelerin yapılabilmesi için yönetimsel beceri gerektiği anlamına gelir. Her iki başkan adayı da kampanyaları süresince takımı takviye edeceklerini açıkladılar ve bunun için atılması gereken her adımı atacaklarının sözünü verdiler. Dileyelim, takım gibi bilanço da “fecaat” halini almadan bunu başarabilsinler.