Beşiktaş, Süper Lig’in altıncı haftasında sahasında Kayserispor’u ağırladı. Maçın çok büyük bir bölümünde oyunu koparan siyah-beyazlılar, skoru koparabilmek için gol yemeyi beklediler. Kayserispor’un ikinci devre başında bulduğu gol, Beşiktaş üzerinde baygınlık geçiren kişiye atılan ayıltıcı tokatların etkisini gösterdi. Maç başında Şenol Güneş’in Ghezzal, Cenk ve Oxlade-Chamberlain’e ilk 11’de görev vermesi, tecrübeli çalıştırıcının takımındaki ofansif kimyadan memnun olmadığını gösterir. Gedson Fernandes’i bu maç için dindendirmek zorunda kalması Şenol Güneş’e rotasyon hamlesinde kolaylık sağladı. Önümüzdeki haftalardaki oyuncu seçimleri bu konuda daha kesin bir kanıya sahip olmamızı sağlayacak gibi görünüyor. Peki, Ghezzal ve Oxlade-Chamberlain’in takıma girişi, Beşiktaş’ın saha içi performansını nasıl etkiledi? İlk yarı özelinde konuşacak olursak; %70 civarı topa hakimiyet, rakibin sahasına hapsoluşu, yüksek pas yüzdesi… “Bu istatistikler gol pozisyonu sayısına yansıdı mı?” diye soracak olursanız, işte orası ikircikli. Teşbihte hata olmaz üçüncü bölgeye kadar Manchester City kalitesinde gelen siyah-beyazlıların, ceza alanı ve ön bölgesinde Catania’ya dönüştüğünü gördük. Kalabalık savunmayı aşma konusundaki sıkıntı bu maçta da büyük ölçüde devam etti. Maç sonu rakamlara baktığımızda Beşiktaş’ın toplam 33 orta yaptığını görüyoruz. Bu ortalar büyük oranda üçüncü bölgedeki rakip yığınağı aşmanın kolay yolu olarak görülmesinden. Bilhassa Chamberlain, sekiz numara olarak bölgesinde statik kalınca rakip savunmayı aşmak için tek çare topu şişirmek olarak görüldü. Bana göre Şenol Güneş’in maçtaki en kritik dokunuşlarından biri, devre arasında Salih ve Chamberlain’e rakip ceza sahasına girmeleri konusunda talimat vermesidir. Neticede Kayserispor o kadar mahkum bir oyun oynadı ki, siyah-beyazlıların iki stoperi; Bailly ve Colley çoğu zaman ataklarda santrayı da geçerek Kayserispor yarı alanında pozisyon aldılar. Böylesi bir atmosferde konuk takımın gol bulması için ya Beşiktaş’ın yapacağı bireysel hatalara ya da etkili kullanılan duran toplara ihtiyacı vardı. Kayserispor’un golü de zaten bir duran toptan geldi. Bu arada yeri gelmişken Beşiktaş’ın Colley ve Bailly ile uzun zaman sonra iyi bir tandem yakalamış gözüktüğünü belirtmeden geçmeyelim. Özellikle Türkiye ligi için. Evet, hamleli oyuncular olduklarından zaman zaman hata yaptıklarını da göreceğiz ama oyunu rakip alanda kuran büyük takımlar için atletizmleri ve fizik güçleri yeterli görünüyor.
Kayserispor’un 47’de bulduğu gol, siyah-beyazlı takımın silkinip kendine gelmesine yol açtı ancak bu noktada eşitliğin sağlanması akan oyunda değil bir köşe vuruşunda gerçekleşti. Atılan ikinci gol ise Beşiktaş taraftarının görmek istediği, Beşiktaş’ın da atması gereken örnek gollerden biriydi sanki. Salih Uçan’ın mükemmel zamanlama ve şiddette attığı pasla ceza sahasına sarkan Oxlade-Chamberlain klasını konuşturdu ve takımına 3 puanı getiren isim oldu. Sezon başından bu yana oynanan maçları baz aldığımızda bu gol, ders niteliğinde bir gol sayılır çünkü Beşiktaş’ın ofansif sıkıntısına dair tüm doneleri barındırıyor. Öne isabetli ve zamanında oynama, defans arkasına orta alandan koşu ve bitiricilik… Hem Şenol Güneş, hem taraftar uzun transfer dönemi boyunca bu topları atabilecek, yeri geldiğinde bu koşuları yapabilecek yeri geldiğinde de bu gol becerisini gösterebilecek bir oyuncuyu bekleyip durdular. Tüm bu meziyetleri bir araya getidiğinizde ortaya kalburüstü bir 10 numara tarifi çıkıyor ama Beşiktaş yönetimi beklentilere cevap verme konusunda oldukça yetersiz kaldı. Bugünden sonra tartışılması gereken konu, Alex Oxlade-Chamberlain’in bu görevi saha içinde yapıp yapamayacağı olmalı. İngiliz yıldız bir 10 numara değil ama Beşiktaş kadrosunda tarif ettiğimiz bu görevi yapmaya en yakın isimlerden biri gibi görünüyor.
Uzun lafın kısası, Beşiktaş kadrosunda eksik bir dişli var ve o dişli tüm mekanizmanın düzgün çalışmasını engelliyor. Tıpkı bir saat gibi. İşin kötüsü saatin geri kalması şampiyonluk yarışında geri kalmak anlamına gelecek.