Samsun deplasmanında bir ilk 11 çıkartabilecek kadar eksik futbolcusu vardı Beşiktaş’ın. Sezon başından bu yana bir türlü ritmini bulamamış siyah-beyazlılarda, teknik direktör değişimi ile yakalanması amaçlanan yeni hava, bu deplasmandan alınacak sonuca bağlıydı. Her ne kadar ligin zayıf takımlarından biri olarak gözükse de Samsunspor, son haftalarda kıpırdanan bir ekipti. Özellikle ilk 45 dakika özelinde yağmur da zaman zaman sahada futbol oynamayı zorlaştırıyor, karşılıklı sarf edilen eforu bir kör dövüşüne yaklaştırıyordu. İşte bu ahval ve şerait içinde Beşiktaş, bir kez daha “bu sefer olacak” diyerek ekranları başına kurulan taraftarlarını hayal kırıklığına uğrattı. İlk yarıyı izlerken bir kez daha idrak ettim ki, siyah-beyazlıların ligin en çok isabetli pas yapan takımı olması hiç sürpriz değil. Bu kadar yana ve geriye oynayan, risk almaktan kaçınan, hücum organizasyonu anlamında yokları oynayan bir takımın tek çaresi, “top bende kalsın” klişesi olabilir. Ki, öyle de oluyor. Her iki kanattaki Cenk Tosun ve Onur Bulut’tan adam eksiltmelerini, sıfıra inmelerini ya da derine takım arkadaşlarını kaçırmalarını bekleyemezsiniz. Göbekte Gedson Fernandes, pas kalitesiyle değil dripling ve top kapma mücadelesiyle tanıdığımız bir futbolcu. Amir deseniz, görevi gereği defansın önünde çapa. Hal böyleyken, hücum organizasyonuna dair her şey Chamberlain’in omuzlarına yıkılmış vaziyette. Kabaca eskizini çizdiğimiz bu takımdan akan oyunda gol beklemek Godot’yu beklemek kadar amaçsız ve anlamsız bir eylem oluyor. Nitekim Beşiktaş’ın her iki devrede bulduğu iki gol yine duran toplardan, penaltı ve kornerden geldi.
Futbol tabiriyle “düz” ve “yeteneksiz” gibi gözüken takımların sahada başarılı futbol oynayabildiğinin çokça şahidiyiz. En basitinden bu sezon sık sık Türk takımlarıyla karşılaşan İskandinav ekiplerinin büyük yıldızlara sahip olmamalarına karşın deyim yerindeyse çizilmiş set hücumlarıyla bizimkileri çok zor durumlara düşürdüğü hepimizin malumu. Tabi bunun için çokça pratiğe ve birlikte oynama alışkanlığına ihtiyaç var. Beşiktaş bu sezon o kadar farklı kadrolarla ve saha içi görevlerle sahaya çıktı ki, yukarıda bahsettiğimiz set oyunu da fantaziden ibaret kalıyor. Her şeyden önce Beşiktaş’ın takım mühendisliği problemli. Mevcutlar da sakatlıklar yüzünden mezunlar buluşması gibi 40 yılda bir bir araya gelebiliyor. Tüm bunlara camia geneline hakim olan kırgınlığı ve esen kongre rüzgarlarını da eklerseniz, krizden çıkışın bir anda olmayacağını rahatlıkla görebilirsiniz.
Beşiktaş’ın ikinci devredeki performansı için “istekli” ifadesini kullanabiliriz. Bu elbette önemli ancak takımın sahadaki keçiboynuzu misali futbolunu kurtarmaya yetmiyor. Nasıl ki, bir damla balına ulaşmak için o odunsu yapıyı bolca kemirmek gerekiyorsa, bir Beşiktaşlı olarak futbola dair 2-3 dakikalık güzel bir sekans için de 90 dakikalık çileye katlanmak zorundasınız. Bu herşeyden önce Beşiktaş’ın “Kara Kartallar” lakabını almasını sağlayan felsefeye aykırı. Sezon başından bu yana 10 dakikalığına da olsa takımın rakibini yarı sahasına kapatıp sağlı sollu ataklarla bunalttığını, dönen topları alarak hücum tazelediğini ve savunmaları hataya zorladığını göremedik. Bu durum 3 farklı hoca idaresinde de değişmedi. Sözkonusu tablo takımın yapısal problemlerine yeterince işaret ediyor bence. Şimdi siyah-beyazlı ekibin önünde bir kongre var. Seçilecek yeni yönetimin ivedilikle bu yapısal problemleri giderme yoluna gitmesi, teknik heyetin de iyi bir kamp dönemi planlayıp başta ofansif anlamda olmak üzere saha içi organizasyon problemlerini halletmesi gerekiyor. “Yapısal problemler nasıl hallolacak?” diye soracak olursanız, bu yolda ilk hedef dişe dokunur gol ve asist katkısı verecek bir 10 numara ile bir sağ kanat oyuncusu almak olmalı. Solda Rebic, Süper Lig için gereksinimleri karşılayabilir gibi görünüyor ancak sağda ne Ghezzal ne de Rashica mevcut halleriyle yeterli tabela katkısını veremeyecek gibiler. 10 numara deseniz, o hiç yok. Futbolda 10 numarasız oynayıp başarılı olmak da mümkün. Hatta üst düzey takımlar bu mevkiyi gündemlerinden çıkarmış vaziyetteler ama malesef Beşiktaş kadrosu 4-3-3’ü de efektif oynayacak yapıda değil.