Süper Lig’in 10.haftasında Beşiktaş, sahasında Gaziantep Futbol Kulübü’nü ağırladı. Mete Kalkavan’ın yönettiği maç öncesi siyah-beyazlılar açısından futbol namına neredeyse her şey olumsuzdu. Bir yandan camiayla yönetimin bağı kopmuş kongre beklenirken, diğer yandan takım hafta arası revire dönmüş ve Burak Yılmaz’ın yeterliliği sorgulanmaya başlanmıştı. İşte böyle bir atmosferde Burak Yılmaz, eldeki mevcutlar içinden en iyi 11’i sahaya sürdü. İlginçtir, bu sezon Afrikalı bolluğundan sıkça dem vurulan takımda bu kez sadece 2 Afrikalı oyuncu vardı. İlerleyen dakikalarda Ghezzal’ın sakatlanıp çıkmasıyla bu sayı bire düştü. Peki, saha içinde ne farketti diye soracak olursanız, yanıtı şöyle vermek lazım: İlk 45 dakika istatistiklerinde Beşiktaş’ın topa %70 sahip olduğunu ancak gol beklentisinin (xG) 0.26’da kaldığını görüyoruz. Anlayacağınız, hücum verimliliği açısından “aynı tas aynı hamam” diyerek meseleyi özetleyebiliriz. Tabi bir de işin hırs ve istek boyutu var. Siyah-beyazlı takım son maçlarında bu konuda epeyce eleştiri aldı. Takıma sinen boşvermişlik maçları seyreden herkes tarafından görülebiliyordu. Objektif olmak gerekirse, ben bu maçta Beşiktaş’ı biraz daha gayretkeş gördüm. Bu durum sahadaki Afrikalı oyuncuların sayısıyla ne derece ters orantı içinde bunu söylemek zor.
İlk 45 dakikada Beşiktaş’ın yarattığı tehlikelerin başrol oyuncusu Zaynutdinov oldu. Enteresandır; ofansif anlamda yetenekli olduğu görülen, kariyerindeki 192 maçın 149’unda sahanın hücuma dönük alanlarında görev alıp, hali hazırda milli takımının en golcü oyuncusu konumunda bulunan Kazak futbolcu, Beşiktaş’ta solbek muamelesi görmeye devam ediyor. Tıpkı Amartey’in şeksiz şüphesiz stoper muamelesi görmesi gibi. Oysa Zaynutdinov tüm kariyerinde 3’ü Beşiktaş formasıyla olmak üzere sadece 23 kez solbek oynamış. En fazla oynadığı mevki Beşiktaş’ın eksikliğini çektiği 10 numara pozisyonu. Bu durum da bizi siyah-beyazlı kulübün sezon başında takım mühendisliği anlamında nasıl çuvalladığı konusuna götürüyor. 10 numara yokluğundan takım 4-3-3’e mahkum. 4-3-3’ün ileri üçlüsünde; sağ ve sol kanatlarınızda, tüm alternatiflerle beraber sezonda gol+asist 20 gol katkısı verecek oyuncu yok. Bir de dönüp şampiyonluk yarışındaki rakiplerinize bakın. Böylelikle “%99 şampiyonuz” söylemlerinden meselenin nasıl bu noktalara geldiğini kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Beşiktaş karşılaşmanın ikinci yarısında golleri buldu ve maçı çözdü. Çözmesine çözdü ama kilidi açan gol yine bir duran top golü. Akan oyunda, hücum varyasyonlarına dayalı bir gol değil. Ya kilit açılmasaydı? Ya Beşiktaş’ın ilk golünden önceki pozisyonda Gradel kale önünde topu arkadaşına çarptırmayıp golü atsaydı? Muhtemelen stat yine yangın yeri olacaktı. Açık söylemek gerekirse, seçim yapılıp yeni yönetim işbaşına gelene kadar yarım sıfır da olsa Beşiktaş’ın maçlarını kazanma zorunluluğu var. Bu kısırlık teknik heyetin arayışları ya da dokunuşlarıyla çözülecek gibi görünmüyor. Ortada kanayan bir yara var ve bu tür pansuman galibiyetler en azından sezonun toptan kaybedilmemesi adına önemli. Yeni seçilecek Beşiktaş yönetiminin ilk işi bir “10 numara” transferi yapmak olmalı. Bu oyuncunun da “kalburüstü” diyeceğimiz kalitede bir futbolcu olma zorunluluğu var. Hatta adayların bugünden bu çalışmalara başlayıp, seçilmeleri durumunda getirecekleri isimlerle kontak kurmaları gerekiyor. Yoksa “dostlar alışverişte görsün” kabilinden yapılan transferlerin ne sonuç verdiği kabak gibi önümüzde duruyor. Aynı konu teknik direktör seçimi için de geçerli. Devre arası kampında safralardan arınıp, iyi takviyelerle iyi bir kamp dönemi geçirilmesi herkesin beklentisi. Beşiktaş gibi büyük takımlarda hedef bitmez. Ligde ve Avrupa’da havlu atılsa bile, elde kalan kupaya odaklanıp orada yürümek gerekiyor.
Bitirmeden bir iki kelam da Gaziantep FK için edelim. Sumudica, kendisinden beklendiği gibi takımını 5-4-1 dizip kompakt oynadı. İki kanatta Gradel ve Draguş ile ileri uçta Reascos’un süratlerini kullanıp Beşiktaş’ı gafil avlamak istedi. 0-0 iken bu planı işlerlik kazanmak üzereydi ki, takımının kaçırdığı mutlak gol pozisyonunun dönüşünde Beşiktaş öne geçti. Bir başka deyişle Antep’teki hesap, İstanbul’a uymadı.