Bu sezon taraftarını mutlu edemeyen Galatasaray ile son dört maçından mağlubiyetle ayrılan Adana Demirspor’un İstanbul’daki randevusu haftanın sonucu merakla beklenen karşılaşmalarından biriydi. Maç beklendiği gibi hareketli başladı. 90 dakikayı izledikten sonra rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Adana Demirspor topla maharetli olduğu kadar topsuz oyunda/top rakipteyken bir o kadar başarısız bir takım. En azından Montella’nın bu gece sahaya sürdüğü on bir için bu tespiti rahatlıkla yapabiliriz. Bu ne anlama geliyor? Adana Demirspor’a üstünlük kurmak istiyorsanız, top mümkün olduğunca sizde kalmalı. Bjarnasson, Gökhan İnler, Vargas, Belhanda, Yunus ve Balotelli’nin aynı anda oynadığı bir takıma topu bırakırsanız, topu kalenizde görmeniz normal sonuç. Konu savunmaya gelirse, durum tam bir fecaat arz ediyor. Topla bu kadar yetenekli bir takımın Deli ve Samet ile kısa oynayarak top çıkarmaya çalışması aynı zamanda Adana temsilcisinin yumuşak karnını oluşturuyor. İlk yarım saatlik dilime baktığınızda; bir top kaybı sonrası gelen Yunus Akgün’ün golü ve Balotelli’nin direkte patlayan müthiş şutunu görüyoruz ki, Adana Demirspor’un kısa süre zarfında 2-0 öne geçmesi işten bile değildi. Bu anlamda Galatasaray’ın 30.dakikada kazandığı penaltının mental anlamda çok şeyi değiştirdiğini gördük. Sarı-kırmızılılar hem sonuca hem de oyuna ortak oldular. Maç başında daha çok stoperlerin arasından top çıkarma görevi üstlenen Berkan’ın ilerleyen dakikalarda Pulgar ile birlikte önde baskıya katılması ve bu baskının rakip savunma üzerinde yoğunlaşması, Adana Demirspor’un atak olgunlaştırmada epey zorlanmasına yol açtı. Bunun doğal bir sonucu olarak Galatasaray’ın üstün oyununu izledik.
Takımlar ikinci yarıya da benzer oyun anlayışlarıyla başladılar. Belki de tek fark, Galatasaray’ın topa sahip olduğu anlarda kanatlardan Babel ve Kerem’i rakip savunma arkasına sarkıtmayı daha fazla düşünmesiydi. Bu anlayışın kısa sürede meyvesini vermesi sonucu, Kerem – Gomis ortaklığında sarı-kırmızılılar bir gol daha buldular. Bu dakikadan sonra Montella kenarda uyandı ve eldeki mevcutlardan kanat savunmasını güçlendirme arayışlarına girişti. İtalyan teknik adamın bu arayışlarından anladığımız, kendisinin de savunma rotasyonundan memnun olmadığı. Bilhassa yabancı kısıtlamasının etkisiyle, bek pozisyonlarını ve tandemi optimal bir çizgiye kavuşturup, takımın genelinin pas kalitesine yaklaştırması epey zor görünüyor. Bu sezon artık bitti. Seneye takımın başında kalırsa, bambaşka bir savunma rotasyonu kurgulayacağından hiç şüphem yok. Adana Demirspor, Balotelli’nin frikikte adeta şapkadan tavşan çıkarırcasına attığı gol sonrası farkı bire indirdi ama oyun üstünlüğü Galatasaray’da kalmaya devam etti. 3-2’lik galibiyet yanında Gomis’in ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golü ve ceza sahası ön bölgesinde bulunan şut fırsatları, tıpkı istatistiklere yansıdığı gibi sarı-kırmızılı takımın üstünlüğüne işaret ediyor. En basitinden, skor anlamında bu kadar yakın biten bir karşılaşmada Galatasaray’ın, rakibinden 4 kat daha fazla ceza sahasında topla buluşması, oyuna hakim olan tarafı işaret eden net bir gösterge. Adana Demirspor, her an skor üretebilecek yetenekli ayaklara sahip. Gününde olduklarında her takımı yenebilirler ancak uzun maratonda başarı için günlük performanslara bel bağlamaktan çok daha ötesi ve savunma kalitesinin takımın geri kalanına yaklaştırılması şart.
Galatasaray’da en beğendiğim isimlerden biri, sezon boyunca acımasızca eleştirilen Berkan Kutlu oldu. Aynı zamanda maçın açık ara en çok koşan oyuncusu olan Berkan, maçın kilidini çözen önde baskının da önemli aktörlerinden biriydi. Kerem ve Gomis’i ayrıca anlatmaya gerek yok ama skor tabelasına yansımamış olsa da Halil Dervişoğlu da bilhassa yerli pasaportun kıymetleneceği önümüzdeki sezon için elde tutulması gereken oyunculardan biri. Hem altyapısı sağlam, hem yetenekli. Şahsi kanaatim Galatasaray’ın bu futbolcuyu kaybetmemesi gerektiği yönünde.