Cem Arber
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Siyah ile beyaz kadar farklı

Siyah ile beyaz kadar farklı

Beşiktaş - Sivasspor maç yazısı
Beşiktaş - Sivasspor maç yazısı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dele Alli’nin gala gecesinde Beşiktaş, sahasında ligin dişli takımlarından Sivasspor’u
ağırladı. Üç sezondur üst üste Avrupa kupalarına katılma başarısı gösteren kırmızı-
beyazlıların henüz kadrosunu oturtamamış ve eksiklerini tam anlamıyla giderememiş
olması, Beşiktaş’ın bir anlamda ekmeğine yağ sürdü. Siyah-beyazlı camiada herkes Salih
– Gedson – Dele Alli orta sahasının yeşil zeminde de kağıt üzerinde olduğu kadar parlak
olup olmadığını merak ediyordu. Açıkçası bu sorunun cevabını Sivasspor’a karşı
verebilmek çok mümkün değil. Sahadaki büyük Beşiktaş üstünlüğü, tıpkı geçen hafta
olduğu gibi 45 dakikada skorun 3-0’a gelmesine neden oldu. Dele Alli’nin sol iç gibi
oynamasına rağmen, Valerien Ismael tarafından tanınan serbesti dahilinde tüm ön bölgeyi
dolaştığını gördük. Geçen haftalardan farklı olarak siyah-beyazlı takımda Weghorst
kendisini geri atıp, Nkoudou ve Muleka’nın santrfor rolüne soyunmalarına daha fazla yol
verdi. Hollandalı golcünün kısa Türkiye macerasına rağmen bu ülkeye gelen en önemli
oyunculardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Neden santrfor değil de oyuncu tabirini
kullandım? Çünkü Wout Weghorst sadece gol bölgelerinde etkili olabilen bir oyuncu tipi
değil. Orta alana yaklaşarak oynadığında gerek pres gücü, gerekse de top dağıtımıyla
takımın oyun merkezi haline geliyor. Keza duran top ve savunma yardımlarında da
kendisini çoğu kez üst düzey katkı yaparken görüyoruz. Bu nedenle Hollandalı’yı komple
bir yıldız olarak nitelemek sanırım daha doğru olacak.


Geride Necip ve Saiss ile başlayan oyun, Rosier ve Masuaku’nun orta alana
katılımlarıyla Salih önderliğinde kanatlara yönlendiriliyor, bu esnada çoğu kez oyunun yönü
değiştirilerek Weghorst, Muleka ve Nkoudou’nun mobilize oluşlarıyla rakibin dengesi
bozuluyor. Bunun tespiti kolay ama tedbiri zor. “Geçen yıl Beşiktaş’ın en büyük sorunu
neydi?” diye soracak olursanız; birinci olarak “fizik kondisyon,” akabinde “statik oyun”
derim. Her ne kadar ikisi birbirine bağlı kavramlar olsa da bunları teknik adam açısından
ayrı kefelere koymak lazım ki, Valerien Ismael Beşiktaş’ta bu iki sorunu da çözmüş
görünüyor. Zaten maçın ilk yarısındaki gibi bir üstünlüğü kurabilmek ve bu pas başarısına
ulaşabilmek ancak oyuncuların hareketli oluşları ve top istemeleriyle mümkün. Futbolda
önlem alınması en zor olgu bana göre tekte atılan isabetli pastır. Hafta içi çalışmalarında
Fransız teknik adamın bu yönde çalışmalar yaptırdığını izlemiştik ki, Weghorst’un
Muleka’ya asistiyle tekte ve isabetli oynayabilmenin ne sonuçlar doğurduğunu gördük.
Keza, duran top organizasyonlarında da siyah-beyazlı ekibin, geçen yıla oranla çok daha
hazırlıklı olduğunu izliyoruz. Bu da Valerien Ismael’in hanesine yazılacak artılardan biri.
Peki eleştirilecek yönler yok mu? Elbette var. Valerien Ismael elindeki kadroyu
as/yedek ayrımı yapmadan kafasında mevkilere yerleştiriyor ama hem Berkay’ın, hem
Umut’un, hem Kerem’in, hem Kenan’ın bir arada sahada olduğu Beşiktaş takımının ilk
yarıdaki görüntüyü verebilmesi mümkün değil. Görülüyor ki, Fransız teknik adam tüm
oyuncuların görev tanımlarını anlaması ve uygulaması için herkese şans verme eğiliminde
ancak kadrodaki bazı oyuncuların Beşiktaş kalibresinde olmadığını yavaş yavaş görmeli.
Lig başından bu yana neredeyse her maç, Beşiktaş ilk ve ikinci yarılarda siyah ile beyaz
kadar farklı görüntü veriyor. Bu durum da çoğunlukla oyuncu değişikliklerinden sonra
yaşanıyor. Ghezzal, Josef gibi oyuncular döndüğünde ve konuşulan mevkilere transferler
yapıldığında bu durumun pozitif yönde gelişme göstermesini bekliyorum. Nitelik ve nicelik
arasındaki sıkışmışlık, Beşiktaş’ın iyi gidişinin önüne taş koymamalı.


Uzun lafın kısası, her teknik adamın olduğu gibi Valerien Ismael’in de doğruları ve
yanlışları var. Yanlışları yakın geçmişte iş kazalarına neden olduysa da bugün Beşiktaş’ın
taraftarına umut veren bu futbolunun müsebbibi de kendisi. Sadece doğrularını övmek ya
da hataları üzerinden ipe çekmek, sizi üzüm-bağcı-sopa korelasyonuna götürür. Açık
görünen bir şey var, o da Fransız teknik adamın tıpkı takımı gibi kendisinin de geleceğe
yönelik oldukça umut verdiği. Kendisi her geçen maç buraya ve kulübe dair bir şeyler
öğreniyor ve üzerine koyarak ilerliyor. Şimdilik görünen bu…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir