Son dört lig maçında ortadaki 12 puanın 10’unu kazanan Beşiktaş, buna
rağmen Kayseri deplasmanına çıkarken rahat değildi. Hafta arası Ankaragücü’ne
kupada elenen siyah-beyazlı takımda Aboubakar’ın gelişi de gecikince camiadan
ufak çaplı da olsa homurtular yükselmeye başlamıştı. Maç öncesi herkesin
kafasındaki soru, Kayseri gibi zorlu bir deplasmanda yaşanacak olası puan kaybı
sonrası lige tutunmanın mümkün olup olmayacağı idi. 52 dakika oynanan ilk devreyi
Beşiktaş, sadece 86 isabetli pas yaparak 2-0 önde tamamladı. Şenol Güneş’in maç
öncesi dizilişi 4-2-3-1 idi ama henüz ikinci dakikada uzun zamandır kendisinden
bekleneni belki de ilk kez yapan Redmond’ın golüyle skor üstünlüğü gelince, siyah-
beyazlılar ivedilikle 4-3-3’e döndüler. Fark neydi? Tayfur sol önden sol içe geçip,
Redmond da forvet arkasından sol öne kaydı. Böylece oyun merkezi üç isimle
tutulup Kayserispor ataklarının ikinci bölgede etkisizleştirilmesi amaçlandı. Bu plan
kısmen başarılı olduysa da oyun kurulumu konusunda Beşiktaş’ın bilinen
sıkıntısının derinleşmesine yol açtı. İleride üç hareketli oyuncuyu gören siyah-
beyazlı savunma ve orta alan, kazandıkları her topu deplase olacakları alanlara
atmak istediler. Öyle ki, zaman zaman Valerien Ismael’in Beşiktaş’ını izler
hissiyatına kapıldık. Öte yandan Tayfur’un solda sürekli olarak bek pozisyonuna
savunma yardımı getirmesi, ilginç şekilde Arthur Masuaku’nun içinden “false back”
çıkmasına yol açtı. Kongolu futbolcuyu Türkiye’ye geldiğinden bu yana en çarpıcı
performansıyla izledik.
İkinci yarıda Dele Alli ve Aboubakar’ın oyuna girdiği dakikaya kadar siyah-
beyazlılar yukarıda bahsettiğimiz düzende oyunu götürdüler. Dele Alli’nin girişiyle
birlikte yeniden on numaralı oynamaya başlayan Beşiktaş’ın topa daha fazla hakim
olmasını beklesek de gerek skor üstünlüğü gerek yorgunluk buna engel oldu. Hafta
arası penaltılara uzayan maç ve bu zorlu deplasman değerlendirildiğinde
Beşiktaş’ın rakibine topu verip skoru alması elbette hoş görülebilir bir durum. Bu
arada yeri gelmişken, Gedson Fernandes’ten de ayrıca bahsetmek gerekiyor.
Portekizli yıldız; bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, kazanma hırsı ve mücadele
gücüyle Beşiktaş orta sahasının değişilmezlerinden biri oldu. Hücum katkısı da
vermeye başladığında sanıyorum rotasını kaçınılmaz olarak Avrupa’nın üç büyük
liginden birisine çevirecek.
Kayserispor maçının ardından artık şu tespiti yapabiliriz; Şenol Güneş işbaşı
yaptığı günden bu yana Beşiktaş’ın hem oyununu hem takım ruhunu ileri taşımayı
başardı. Temel oyun felsefesi bu maç özelinde sekteye uğramış olsa bile sahadaki
takımın daha özgüvenli ve ne yapması gerektiğini bilen şekilde yeşil zemine ayak
bastığı görülüyor. Üstelik, sezon başında gruplaşmaların hatta birbirleriyle
selamlaşmayan oyuncuların olduğu iddia edilen Beşiktaş’ta son maçlardaki birlik
beraberlik de dikkat çekiyor. Yönetim açısından bu tabloya bakarsak, vardığımız
sonuç “şimdi takviye zamanı” olur. Maç sonu Emre Kocadağ yapılacak
transferlerden bahsetti ki, bu beyanat Beşiktaş camiası adına umut verici. Takviye
edilmesi gereken bölgelerden geçmiş yazılarımızda epeyce bahsettiğimizden
burada tekrarlamaya gerek görmüyorum. Yalnızca, bu noktada menajerlerin dikte
ettiği oyunculardan çok Şenol Güneş’in çizdiği profillerin dikkate alınması gerektiği
uyarısını yapmak lazım. Malum ara dönemde her zaman istediğiniz oyuncuyu
kadroya katma şansnız olmayabiliyor çünkü her takımın kendine göre hedefleri var.
Oysa ki, bugün Beşiktaş’ın tıpkı Aboubakar gibi ismi üzerinde tartışma
yaşanmayacak ve direkt katkı verecek oyunculara ihtiyacı var. “Olmazsa yedekte
dursun” , “yedek kulübesi güçlensin” düşüncesiyle yapılacak transferlerin şu
aşamada Beşiktaş’ın tek kulvardaki yarışına hiçbir katkısı olmaz. Evet, siyah-
beyazlı takımda yedek kulübesinin güçlenmesi de gerekiyor ama bunu yaparken;
direkt as kadroyu güçlendirip, ilk 11’deki yeri netameli oyuncuları kulübeye
çekmekte çok büyük fayda var.