Beşiktaş konuk olduğu Trabzon deplasmanında maça; sol bek olmayan Onur’u sol bekte, stoper olup olmadığı tartışmalı Necip’i stoperde, on numara olmakla uzaktan yakından ilgisi olmayan Gedson’u forvet arkasında görevlendirerek başladı. Bu arada ileri uçta son 90 dakikasını 3.5 ay önce oynayan Cenk Tosun vardı. Peki, takımdaki bu değişiklikler bir zorunluluk muydu? Masuaku, Aboubakar, Bailly, Chamberlain, Zaynutdinov, Muleka gibi isimler kulübede oturduğuna göre değildi. Sonuçta ilk 45 dakikada kalesinde 2 gol gören Beşiktaş, Mendy’nin ilk yarı sonlarında direkten dönen şutu 10 santim kadar aşağıdan gitse, ikinci devreye tüm umutlarını tüketmiş şekilde çıkacaktı. Burada hatanın büyüğü Şenol Güneş’te. İlkelerimden taviz vermeyeceğim diyerek Beşiktaş’ın bu önemli deplasmandan boynu bükük ayrılmasına sebep oldu. Tecrübeli teknik adam “hafta içi takımla olmayan oyuncuyu ilk 11 yazmam” diyerek belki ilkelerini korudu ama Beşiktaş’ın menfaatlerini koruduğu pek söylenemez. Şimdi çıkıp birileri “Şenol Güneş zaten Trabzonspor maçlarına motive olmakta ve takımını motive etmekte zorlanıyor” derse kendisi alınmasın çünkü bu tip hataları çokça yapıyor. Neticede ikinci yarıda yapılan hamleler sonucu değiştirmedi. İlk yarıda mental olarak çöken takımın yeniden ayağa kalkması zordu ve bir kontra sonrası yenen üçüncü gol var olan umutları da tüketti.
Beş haftası geride kalan ligde, siyah-beyazlı takım Adana Demirspor karşılaşmasının ertelenmesi nedeniyle dört maç oynadı. Karagümrük ve Pendikspor’a birer gol atabilen Beşiktaş, bunlardan birinde iki puan bıraktı. (1-1’lik Pendikspor beraberliği) Trabzonspor’a gol atamadan kaybetti. Üstelik bu maçta ilk isabetli şutunu 82.dakikada çekebildi. İşlerin yolunda gider gibi göründüğü tek karşılaşma olan Sivasspor maçı duran topta Colley’in kafasıyla çözüldü. Günün sonunda puan durumundaki Beşiktaş hanesinde; 4 maçta atılan gol 4, yenen gol 4 averaj 0 yazıyor. Bu arada Ahmet Nur Çebi, gerek televizyon pogramlarında gerekse kulüp toplantılarında mikrofona geçip kurduğu kadroyu ballandıra ballandıra anlatıyor, taraftara şapkasını önüne koyup düşünmesini salık veriyor. Şahsi olarak taraftarın sosyal medya üzerinden kulüp yönetimine, takım mühendisliğine, transfere fazlaca müdahil olmasını sakıncalı bulan biriyim ama geçen sezon bittiğinde Beşiktaş’a yaratıcı özellikte bir “10 numara” lazım olduğunu Mısır’da sağır sultan bile biliyordu. Kimbilir belki Mohamed Salah’ın Mısır’daki halası falan da durumdan haberdardır. Bu konuda kulağının üstüne yatan sadece Beşiktaş yönetimi oldu. Hazretler bugün de hatalarını kabul etmek yerine sağa sola had bildirmekle meşguller. Bu takım duran toplar dışında kapanan takımları nasıl açacak, derbilerde bugün izlediğimiz acziyet içerisine mi düşecek bunları düşünmek taraftara kalıyor. Şenol Güneş de saçma sapan uygulamalarıyla zaten kötü olan takımın performansına tuz biber ekiyor. Anlayacağınız, Beşiktaş’ta yanlış bir tane değil. Hem idari hem teknik yönetim yanlış üstüne yanlış yapıyor. Hal böyleyken, bu takımın şampiyonlukta iddialı olması beklenebilir mi? Ahmet Nur Çebi, ufukta şampiyonluk görüp “%99 şampiyonuz” diyor ama ben tabloya baktığımda seçimli genel kurul ve iç karışıklık görüyorum. Kadrolar kalite olarak teraziye çıkarıldığında Beşiktaş’ın iki ezeli rakibinin gerisinde olduğunu söylemek için futbol uleması olmaya gerek yok. Siyah-beyazlı takımın sezonu şampiyon olarak bitirebilmesi için rakiplerinin ekstra kötü işler yapması, kendisinin de istim üstünde uzun haftalar gitmesi gerekiyor. Karşılaştırmalı analizlerde Beşiktaş’ın şansı olarak görünen Şenol Güneş de böyle yaparsa, korkarım taraftar için sezon eğlenceden çok eziyet halini alır. Beşiktaş taraftarı da eziyet çektiği zaman muhataplarına eziyet çektirmeden durmaz. Bu nedenle ben siyah-beyazlı camia açısından geleceği çok parlak göremiyorum. Vizyon açısından çağın gerisinde kalmış bir yönetim, kendisini kendi çıkmaz sokaklarına hapsetmiş bir hoca ve takım mühendisliği açısından sorunlu bir oyuncu grubu… Buna taraftarın küskünlüğü de eklenirse… Yandı gülüm keten helva!