Beşiktaş ile Fenerbahçe, sezonun ilk derbisi için Vodafone Park zeminine
kalabalık bir seyirci kitlesi önünde çıktılar. Maç öncesi tahmin edilebilirliği yüksek
olan Beşiktaş kadrosuydu ki, Valerien Ismael de beklenen isimleri sahaya sürdü.
Elindeki kadronun tamamını etkin şekilde kullanmaya çalışan ve bunda büyük
ölçüde başarı sağlayan Jorge Jesus ise zorluk derecesi yüksek maçlarda tercih
ettiği “geçişken 3-4-3” dizilişini Beşiktaş karşısında da bozmadı. Tecrübeli teknik
adamın bu dizilişle birlikte ön alan baskısına ve rakibi oyuna çıkarmamayı
amaçlayan çok adamlı prese dayalı bir taktik anlayışı tercih ettiği biliniyordu.
Dolayısıyla kadroları görüp de maçı kafalarında oynayanlar için kilit faktör; Josef,
Salih, Dele Alli üçlüsüydü. Bu üçlünün top Beşiktaş’ta iken presi kıracak pas trafiğini
kurabilmeleri, top rakipteyken de alanı doğru parselleyip savunma önünde deyim
yerindeyse “dalgakıran” olmaları gerekiyordu. Buna mukabil Fenerbahçe de
sahadaki dizilişi ile oyun kurulumuna kanatları ortak etmek ve ön alan baskısı
yaparken savunmada erken ve önde yakalanmamak zorundaydı. En azından kağıt
üzerinde…
İlk yarıda Beşiktaş’ın çokça ofsayta düştüğü, Fenerbahçe’nin ise genelde
oyunun “savaşma” kısmında kaldığı bir 45 dakika izledik. Beşiktaş’ın yakalandığı
ofsayt pozisyonlarında yardımcı hakem Aleks Taşçıoğlu’nun pek hatası yoktu ama
saha içi ikili mücadelelerde hakem Volkan Bayarslan bayağı bayağı sınıfta kaldı.
Her iki takıma çaldığı/çalmadığı düdüklerde malesef maçı okuyamadığını gördük.
Hatta bariz kornerlerin aut verildiği iki pozisyon bile var. Siyah-beyazlıların ofsayt
pozisyonları ise büyük oranda Fenerbahçe’nin tuzağına düşmesinden değil atan ile
kaçanın bir türlü senkronizasyonu tutturamamasından kaynaklandı. Buna mukabil
sarı-lacivertli takım ise top kendisindeyken sadece tek kulvarı kullanarak adeta tek
kollu boksör görüntüsü verdi. Öyle ki, çoğu pozisyonda Lincoln ile Valencia pişti
oldular. Burada dikkat çeken nokta Fenerbahçe’nin tehlikeli olduğu anlarda
Valencia’nın gezerek, rakip savunma yerleşimini bözmasıydı. Buna rağmen Jesus
maç boyunca Ekvadorlu golcünün kanadında kalması için kenarda adeta kendini
parçaladı.
İkinci devrenin tadı ilk 45 dakikadan bile yavandı. Fenerbahçe 70.dakikaya
kadar topa hakim gözüken ve Beşiktaş’ı oynatmayan bir görüntü verdi. Beşiktaş
açısından oyun kurulumunda ilk istasyon Josef’in, sakatlık sonrası eski
performansını yakalaması zaman alacak gibi görünüyor. Bu açıdan bakıldığında
Salih’in formu Beşiktaş açısından ve geriden organize olmak bakımından önemli.
Dakikalar 70’i gösterdiğinde Jorge Jesus, üç değişiklikle oyuna müdahale etti. 90
dakika sonrası bir değerlendirme yaptığımızda bu değişikliklerin Fenerbahçe
açısından istenen sonucu vermediğini görüyoruz. Topu sarı-lacivertli takımda
tutacak üç ismin; İrfan Can, Crespo ve Pedro’nun dışarı alınmasıyla üstünlük bir
anda Beşiktaş’a geçti çünkü Osayi, Mert Hakan ve Batshuayi stil olarak bambaşka
isimlerdi. Jesus’un hamlesinden 3 dakika sonra Valerien Ismael de karşı hamleyi
Ghezzal, Tayfur ve Gedson’u sahaya sürerek yaptı. İşte bu dakikadan sonra
Beşiktaş’ın tehlike üstüne tehlike yarattığı, ikisi Weghorst ile olmak üzere 4 tehlikeli
pozisyon ürettiğini gördük. Hatta bu akınlardan birinde golü kale direği engelledi. Bu
noktada “Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyerek bir tespit yapmamız gerekiyor. Jesus’un
yaptığı gibi oyuna müdahale edip üstünlüğü rakibe kaptırınca, Valerien Ismael
Beşiktaş taraftarı tarafından tabiri caizse ipe çekiliyor. Bu akşam tersi yaşandığına
göre, eleştirilecek taraf Fransız teknik adam değil Jorge Jesus olmalı.
Netice itibariyle futbol açısından çok şey vaat eden, bütün hafta boyunca gollü
geçeceği öne sürülen Beşiktaş – Fenerbahçe derbisi; topun oyunda 47 dakika
kaldığı, hakem Volkan Bayarslan’ın kötü yönettiği, futbolcuların kötü oynadığı,
golsüz ve geneli itibariyle zevksiz bir karşılaşmaya sahne oldu. Fenerbahçe’de
Valencia ve Szalai, Beşiktaş’ta ise Tayyip Talha ve Weghorst öne çıkan oyuncular
oldular. Hepsi bu kadar.
